Japonya: Sınıfın ineği olurdu. En ön sırada oturur ve sürekli ders çalışırdı. Ödevini zamanında yapardı. Elektrikler kesilmişti gibi bir bahanesi olmazdı. Hep 100 alırdı. Daha küçükken çok karışmıştı grup kavgalarına, hatta ABD ile fena kapışmıştı. Büyüdükçe bir daha da bu konulara girmemeye özen göstermişti.
isviçre: Babası bankacı olan öğrenci olurdu. Diğer öğrenciler arasında ağız dalaşı olduğunda etliye sütlüye karışmazdı, ne haliniz varsa görün derdi. Çevresindeki zengin arkadaşları onu aralarına almak ister ama onun işi olmaz hiçbiriyle.
Zaten bu kadar zenginken neden böyle bir sınıfta okuduğunu hiç anlayamamıştır.
ABD: Her sene sınıf başkanı seçilen öğrenci olurdu. Sınıf başkanından öte kendisini sınıfın ağası olarak görürdü. Neler çevirdiğini kimse anlayamazdı. Herkes onunla dost geçinmeye çalışırdı ancak onu kimse sevmezdi. Kavga eden iki öğrencinin arasına girip yatıştırmak ayağına ortalığı iyice bok yoluna götürürdü.
ispanya: Beden dersinde maç yaparken kaptan olurdu. Sürekli pas isteyip vermeyene söverdi.
Güney Kore: Sürekli okuldan kaçıp net kafeye giderdi ama her türlü dersleri yüksek olurdu. Disiplinsiz bir öğrenci olurdu.
Almanya: Babasının araba galerisi vardır. Babası her sabah son model arabasıyla onu okula bırakırken bütün çocuklar hayranlıkla bakardı. O bir şey kaybetse Türkiye de kaybederdi.
Çin: Kalabalık bir ailenin 9. çocuğu olurdu. Evine çok fazla para girerdi. Zengin olduğu için değil, kardeşleri kötü şartlarda çalıştığı için.
Fransa: Havasından geçilmezdi. iyi bir eğitim almıştı, maddi sıkıntısı yoktu, Kendini elit olarak tabir ederdi.
Rusya: Kağıt uçak yapıp oraya buraya salardı. Herkese diklenirdi, ABD hariç. Sınıfın en soğuk köşesinde oturup sürekli olarak cam kenarındaki kaloriferli yere geçmek isterdi.
Azerbaycan: Kardeşi Türkiye'den ayrılmaz. Kendi halinde sessiz sakin bir çocuktur.
Türkiye: Cam kenarında oturan, sürekli uğraşıldığı halde sinirlenmeyen, önceden sınıf birincisi olduğu halde gittikçe dersleri kötüleşen orta halli bir öğrenci olurdu.