biraz korkalım mı

entry19 galeri
    8.
  1. yaşanmıştır.

    bir gün işte işimi icra eder iken patron geldi. oturduk muhabbet, şamata gırgır derken saat çıkış saatini geçmiş idi. bayağı kaptırmışız kendimizi muhabbete. patronum;

    "ooo, saat geç olmuş hadi gidelim artık." dedi ve toparlanıp ofisten çıktık. beni araba ile eve bırakmak istedi ve bende kabul ettim. tam evime yaklaşacak iken telefonumu unuttuğumu ve geri dönmem gerektiğini belirttim. arabadan indim. başladım ofisin yolunu tutmaya.

    saat 02.00 suları idi. benim karanlık fobim var idi. lakin sevgili ve dayımın göt korkusu ile o telefonu ofisten almak zorunda idim. yani anlayacağınız karanlık fobisi yanlarında bok yemiş idi.

    sonunda sağ salim ofise varabildim, telefonumu aldım ve eve gitmek için yola koyuldum. birden gökyüzüne bakma isteği doğdu içimde, gökyüzü bir anda kara bulutlar ile kaplanıp ay ışığını kapatmaya başladı. kendi kendime;

    "aman allahım.. ne oluyor?" diye söylenmeye lakin göt korkusunu yenmeye çalıştığım için kendi kendimi kandırıp adımlarımı hızlandırmaya başladım.

    bir önceki hikayemde belirttiğim gibi arkama ve etrafıma bakınma alışkanlığımı yine yerine getirmeye başladım. kararan göğe tekrar bakar iken, bir merdivenin altından geçtiğimi fark ettim. bunun uğursuzluk olduğu hurafeleri kulağıma daha önce gelmiş idi. aldırış etmeden yoluma devam ettim.

    korkumu yenmek için gecenin o saatinde ıslık çalıp eğlenerek yürümeye devam ettim. ama ölüm marşı'nı çaldığımı fark ettiğim anda sustum. aman tanrım...

    neşeli parçalar çalmaya başladım. tam o anda bir kara kedi geçti önümden ve götümdeki bokun iyice uca geldiğini hissettirdi bana. tekrardan endişe ile çevreme bakınıp yürümeye devam ettim.

    saat iyice geçiyor ve ben ürkerek yoluma devam etmeye çalışıyor idim. bir köşeden iki adam çıkıp, benim peşisıram yürümeye başladılar. gece serin olduğu halde vücudumdan terler boşalmaya başladığını hissettim. soğuk terler akıyordu götümden resmen. bir sonraki köşede bir adam daha o iki adama katıldı.

    diğer iki adama boğuk bir ses ile "saat kaç?!" diye sordu. en iri yarı olanı "02.40" dedi. yeni gelen adam "vakit kaybetmeyelim çabuk olalım!" dedi. arkamdan gelen bu kişilerin konuştuklarını duyunca adımlarımı hızlandırdım.

    ayak seslerinden, arkadakilerin de hızlandığını anladım. korku ve adrenalin yüzünden titremeye başladığımı fark ettim. aralarına en son gelen üçüncü kişinin sesini tekrar duydum;

    "hadi! biraz hızlanalım!" bu duyduğum cümle sonrasında çok yorgun olmama rağmen, onlar hızlandığı için bende hızlanmaya başladım. resmen bildiğiniz takip ediliyor idim. korkum iyice artmış ve bildiğiniz peşimde idiler.

    yetişmek üzere idiler. ne yapacağımı kestiremeden aptal saptal yürümeye devam ederek nerede olduğumu bilmeyecek konumda idim. evi'mi geçtim mi? geçmedim mi? bunun bile farkında değil idim. artık sadece canımın derdine düşmüş idim.

    arkadan tekrar bir ses duydum...

    "yetişemeyeceğiz! koşalım!" bunları duyunca bende koşmaya başladım.. kan ter içinde kalmış ama durmuyor idim. mesafeyi biraz açmış idim lakin yorgunluktan bitmiş idim. daha hızlı koşmaya başladım.. fakat birden ayağım taşa takıldı ve düştüm.

    yerde iken o üç kişinin geldiğini görünce dehşete kapıldım, bana doğru koşarak geliyorlar idi...

    korku ile gelenlerin yüzlerinde insaftan eser olmadığını göremeyince, acı ama hafif bir çığlık attım. adamlar yanıma geldiğinde garipseyerek bana baktılar.. ve aynı boğuk sesi tekrar duydum;

    "sarhoş galiba"
    "boş ver onun ile oyalanacak vaktimiz yok. partiye geç kalıyoruz."
    "sizce partideki kızlar nasıldır?"

    üç adam partiyi tartışarak hızla yollarına devam ettiler. onlar gittiği an yarı şaşkın ve yarı sevinç ile ayağı kalktım. alnımdaki terleri sildim. sendeleyerek ara sokaklardan birine girdim. çünkü ana caddede birileri ile daha karşılaşmaktan korktum..

    ay ışığı hififçe bulutların arasından sıyrılmaya başlamıştı, bu loş ışıkta evlerin gölgesine sığınarak yürümeye devam ettim. bir evin duvarına nerede ise sürtünerek geçer iken sert bir ses ile olduğum yerde kaldım;

    "dur!"

    sesin nereden geldiğini anlayamamıştım.. ve aynı ses;

    "kaldır ellerini!" dedi. ve ben titreyerek kaldırdım ellerimi..

    "ya paranı, ya canını!"

    telaş ile ceplerimi aramaya başladım lakin cüzdanımı bir türlü bulamıyor idim. zaten cüzdan taşımadığımı çok sonra hatırladım.

    "demek paranı vermeyeceksin ha!? öyle ise geber!"

    iki el silah sesi duydum ve ayaklarımın bağının çözüldüğünü hissederek yere yığıldım. lakin aynı ses bir kahkaha attı ve bu ses bir çıt sesi ile kesildi;

    "hanım televizyonda yine gangıster filmi varmış kapattım televizyonu."

    yığıldığım yerden bir yaram olup olmadığını kontrol ederek kalktım, sapasağlamdım ve bir oh çekerek üzerimi çırpıp, yürümeye devam ettim...

    henüz iki sokak geçmiş idim ki, dev bir köpek gölgesi gördüm. sallana sallana bana geliyor ve her an köşeyi dönüp karşıma çıkabilir idi. ne yapacağımı bilemeyerek olduğum yerde kas katı kaldım. sağıma soluma baktığımda kaçacak bir yerim olmadığını anladığım zaman, yere oturdum ve çaresizce bekledim..

    o an köpek köşeyi döndü ve karşıma geldi.. birden şaşkın bir ifade ile köpeğe baktım. bu gölgesi kocaman olan köpek meğer sadece ufak bir yavru imiş. derin bir oh çekerek yerden kalktım ve yavru köpeğe ufak bir tekme savurdum havlayarak gitti. köpeğin kaçtığı köşeden annesi olduğunu anladığım iri yarı bir köpek çıkarak beni kovalamaya başladı. bir süre kovaladıktan sonra peşimi bırakıp yavrusunun yanına gitti. nasıl bir göt korkusu ile koştu isem köpek bana yetişemedi. lakin ben koşmaya tam sürat devam ediyor idim. yorulana kadar koşmuş idim. sonra kendi kendime;

    "ulan at yarrağı köpek gitti ne koşuyorsun? otur şurada soluklan ve eve git artık sabah işe gideceksin, bunun daha dayıya hesap verme kısmı da var.. hadi amk!" dedim.

    bu kez de ara sokakların karanlığından ürktüm. fobim yine nüksetmişti. hemen ana caddeye yöneldim ve evin yolunu tutmaya başladım. tam bir polisin yanından geçiyor idim ki, ileride sokak lambasının altında dikilen bir kız ve ona saldıran bir adam gördüm. lakin polis hiçbir işlem yapmadan yanlarından geçiyor idi.

    "ulan canımız bunlara emanet" diyerek ve şaşkınlık içinde olaya bakıyor idim ki, kız adamın elinden kurtulup çantasından bir glock marka silah çıkardı. iri yarı adam tekrar kızın üstüne atılarak kızın silah tutan elini bileğinden yakaladı. kuvvetli bir iki silkeleme ile kızın elindeki silahı fırlattı. silah polis ile benim arama düştü. korkudan kısılmış bir ses ile polise;

    "yardım etsenize..." diye seslendim. polis;
    "yardıma gerek yok! o adam kızı tek başına da öldürebilir!" dedi.

    duyduklarım karşısında kanım donmuş idi şerefsizim... polis daha sonra öyle pervasızca yanlarından yürüyüp gitti. şimdi ne yapacaktım? yardım mı etmeli idim? yoksa kafamı çevirip yoluma devam mı etmeli idim? çok kararsızdım ve korkudan altıma sıçmak üzere idim...

    o anda kız saldırganın bir tokadı ile yere yuvarlandı. saldırgan yerdeki kızın üzerine gider iken belinden bir bıçak çıkardı. ama allah allah o da ne? mübarek sanki bir keser sapı idi. onları şaşkınlık ile seyreder iken, birden kızın çığlıkları ile kendime geldim. sonra ayaklarımın dibine düşmüş olan glock marka silahı yerden alıp kızı öldürmek üzere olan adama çevirip tetiğe bastım. bunu nasıl yaptığımı anlamadım lakin yaptım.

    saldırgan hiçbir şey olmamış gibi ayakta duruyor ve şaşkın bir ifade ile bana bakıyor idi. bir el daha ateş ettim. sonra bir daha, bir daha.. kurşun bitmiş lakin saldırgana bir şey olmamış idi. üstelik elindeki keser sapı görünümlü bıçak ile üzerime geliyor idi. yerdeki kız ise oturmuş ve rahat bir ifade ile bizi izliyor idi. eli bıçaklı adam karşıma gelince kanlı dişlerini göstererek bağırmaya başladı, ne söylediği anlaşılmıyor idi ama öfkesi gözlerinden okunuyor idi.

    vampirlere inanmam ama, karşımdaki adamın dişlerini görünce dizlerim tutmadı ve olduğum yere yığıldım. saldırgan uzanarak elimdeki silahı aldı, ağzından kanlı dişleri çıkardıktan sonra bu kez anlaşılır bir ses ile bağırdı;

    "sen ne yaptığını sanıyorsun ulan orospu çocuğu! şurada bir film çekemeyecek miyiz? birde üstüne tüm kuru mermilerin amına koymuşsun!"

    filmi çeken diğer adamlar da köşeyi dönüp gelmiş ve bana bağırmaya başlamışlar idi. ayağa kalktım üstümü çırptım ve arkamı döndüm. silah sesini duyup gelen az önceki polisin bıyık altından gülerek bana baktığını gördüm.

    orada olan diyaloglara aldırış etmeden yoluma devam etmeye koyuldum. arkamdan bağırışmalarını hala duyuyor idim.

    başka bir caddeye döndüm. ve eve yaklaştığımı fark ettim. içimden "oh be sonunda" diyerek sokağa girdim. bir de baktım ki dayım merdivenlerin başında mahmut hoca edası ile beni bekliyor idi. zaten ne çekti isem ya fobilerimden ya dayımdan çekmişimdir.

    güzel ve nezih bir şekilde merdivenleri çıkarak eve girdik. hiçbir şey söylememişti dayım.. hayretler içerisinde kaldım..

    tam o sırada;

    "bu saat olmuş ve sen eve yeni geliyorsun. neredeydin ulan orospunun çocuğu?" diyerek vurmaya başladı. bu sefer yediğim dayak bambaşka idi...

    o günden sonra evden çıkamadım, işe gidemedim.. tamamen bir asosyal oldum. sözlükte entry kasarak (bkz: oytunkaran) olmak yolunda ilerliyorum..
    7 ...