insanlar atasal özelliklerinden dolayı geçmişten beridir göçebe karakterlidirler. Avlarının peşinde kilometrelerce yol yapar, o yorgunluktan çatlayınca avlar yerlerdi. Tüm hayvanlar içinde en uzun mesafe gidebilen canlı türü olmamız bunun bir getirisidir.
Şimdi, sen ne konuşuyorsun değişik diyenler olabilir. Şunu konuşuyorum;
eski insanlar avlarının peşinde o kadar yol yaptıktan sonra yemek yerlerdi ve yedikleri yemekten sonra yine uzak mesafeler boyunca av kovalarlardı. bu insanların torunları olan bizler de aynı genetik yapıya sahibiz. Fakat Bizler farklı olarak o kadar uğraş vermeden, hazır olarak yiyeceğe erişebiliyoruz. Bu hazır tüketim de gideri fazla olmadıgından insan bedenine zarar veriyor. Zor günlere birikim diye Yağ olarak depolanıyor, keton Cisimleri ile damarlar dolup taşıyor. işte oruç da burada devreye giriyor.
3-4 saatte bir yemek yemenize gerek yok. Aksine, genlerinizin getirdiğinin dışına çıkarak bedeninizi zorluyorsunuz. Oruç tutmak da tüketilen kalori miktarını azaltarak, bizleri esas düzenimize getiriyor.
Evet efendim, siz yine de şıp şıp gömün. Hadi boğazınıza kuvvet.