Heryerde ölü birilerini görüyorum. Metro beklerken raylarda yatan paramparça olmuş bir kadın bedeni, zamanla tümsek olmayı bırakıp asfaltla bütünleşmiş yaşlılar, babalarının ellerini bırakmadan lastikler altında ezilen çocuklar görüyorum. Bir iş görüşmesinden daha olumsuz cevap alan yeni üniversite mezunlarının delinmiş kafataslarını tekmeliyorum kaldırımda yürürken. Suratının hala gergin olmasından yeni öldüğünü anladığım güzellik kraliçeleri var her cami avlusunda. Sırf ibret olsun diye devlet dairelerinin kapısına eski personellerinden geriye kalmış vücut parçaları koyuluyor. Denizlerin üsleri insan bedenleriyle doluydu eskiden. Artık denizler kurudu, sadece şişip çürüyen et yığınları var.
Karnı burnunda bir kadın cesedi gördüm bu gün, suratındaki sahte gülümsemesi sabit duruyordu, zaten bir cesetten en son silinen şey gere gere gezdiği göğsünün kabarıklığı, her zaman gizli gizli ağlamaktan şişen gözleri ve tabi suratında yer eden sahte gülümsemesiydi. Herneyse; dikkatli baktığımda bir şey farkettim bu kadında. Üstündeki birkaç damla gözyaşı henüz kurumamış. Birileri onun ölümüne üzülmüş ağlamıştı ve bu bir ölümden silinen ilk izlerdendi.
Gerçek gözyaşları sahtelerinden daha çabuk kurur. Bu kadın öleli bir kaç dakikadan fazla olamazdı. Aklıma ilk gelen bebeğin yaşayıp yaşamadığı oldu. Sessizce düşündüm bir an. O bebek yaşamalı mı? Bu dünya da görmeye değer bir şeyi var mı? Eğer yaşıyorsa hala, henüz ölmüş olan annesinin karnında, ona biçilen hayat ne?
Danışacak kimsemin kalmayışından olacak ki çaresiz hissettim kendimi. Elimi kadının bacak arasından sokup bebeğe ulaşmaya çalıştım. Hangi dokudan geldiğini bilmediğim bir kan, yavaş yavaş akmaya başladı. Daha sertçe denedim ulaşmayı, elime bir şeyler gelse de çıkaramıyordum.
O sırada gördüm gök yüzünü koca koca kızıl topların kapladığını. Şehrin daha alçak olan kısımlarını önümdeki geniş düzlükten görebiliyordum. Bir gök taşı yağmurunu böylesine canlı görmek ruhumu eziyordu. Kadından bir kaç adım uzaklaşıp duvarın dibine çöktüm. Akan ufak kan selini seyrederken duman kokusu gelmeye başladı burnuma.
Bir şehrin, bir insanlığın ve bir bebeğin ölümüne; şehrin her yerine asılmış olan "Yeni bir başlangıç hala mümkün." posterinin altında tanıklık ettim.