Ortalık yerde ağlamaktan hiç haz etmem. Hani vardır ya böyle her mevzuda gözleri dolan duygusal insanlar, işte onlardan biri olmadım, olmak istemedim. Çünkü insan içinde ağlamak zayıflık gibi gelir hep bana. Bazen çok zor olsa da hep ağlamamak için tutarım kendimi duygusal ortamlarda. Aile içinde film falan izlenir mesela, baktım duygusala bağlanıyor mevzu hemen dalgaya vururum işi olmadı uzaklaşırım ortamdan. Genelde geceleri ağlarım. Yatarım ve ortalık durulunca tek başıma sessizce ağlarım. Ağladığım gecelerin sabahı daha mutlu uyanırım gariptir ki. Gece ağlamalarını ritüel haline getirip öylesine sebepsizce ağlarım bazen. Feci rahatlatır. Bu yüzden ağlamalarımı saklamak isterim insanlardan. Gözyaşları bir rahatlama yolu benim için. Tek başıma karanlığı izlerken gözyaşları eşliğinde kendimi keşfederim. Bu gece de öyle gecelerden biri. Sabah karne almaya gittim okula. Geçen itiraf entryimde bahsetmiştim o güzel isimli çocuktan belki denk gelmişsinizdir. Konuşmak istiyorum ama konuşamıyorum yazmıştım. Bugün son şansımdı. Zaten okuldan ayrılmadan beş dakika önce ancak görebildim,bakışlarımı üzerine sabitleyip insanlarla vedalaşmasını izledim, her zamanki gibi sadece izledim. Bir ara tek başına duruyordu, konuşmak için o kadar müsait bir zamandı ki... Tabiki gidip konuşamadım. Kafama sı....m. Sonra gittik zaten. Eve geldim, bütün gün güldüm, bu anı düşünerek güldüm. Sabret dedim gece mutlu olacaksın, rahatlayacaksın. Ama diğer o gecelerin aksine bu gece başka bir hisle döküldü yaşlar gözümden. Pişmanlık. Bugün gördüğüm o güzel sarılmalardan birini yaşama ihtimalinin olması kahrediyor beni. Son pişmanlık neye yarar tabi...