ah be güzel kardeşim sen hiç ağustos ayının bunaltıcı sıcağı altında sağa-sola koşuşturmak zorunda kalıp, şöyle salaş, dışarıdan baksan bi boka benzemeyen ama içeri girdiğinde içini garip bir huzurun kapladığı meyhane masasında alnından akan teri silip, kendini buz gibi bira ile ödüllendirdin mi hiç? ya da sevdiğin birisiyle ( arkadaş, dost v.s. de olabilir ama sevgili ile bambaşkadır ) dalgaların kayaları dövdüğü, oltaların atılıp balık yerine kancaya yosunların takıldığı sahilin dibindeki restoranda rakını, balığını söyleyip kah ağız dolusu gülüp, kah kederlenip, kah develeri bile kıskandıracak bir öfkeyle ' anasını sattımının dünyası ' diyerek hayata isyan edip iki lafın belini kırdın mı hiç?
ben yaptım be güzel kardeşim ben yaptım. ne bir tarafım kısaldı ne de uzadı. ne meyhane kapısından girmeden önce, nede aynı kapıdan çıktıkdan sonra kişiliğimde herhangi bir değişme oldu.
ha ' sendeki kişilik bozukluğu genetik ' dersen ona eyvallah ama iki kadeh içkime laf atma aburaa koim be kerdeşim.
