Yaşanılanlardan ders çıkarılır da acılardan ders çıkarmak nerede görülmüş. Biber yeyip ağzı yanan biri başucuna biberi koyar mı? Alıp çöpe atmaz mı canını yaktı diye hiç bilemedi kurutmaz mı onu güneşe koyup acısını içinden çekip almaz mı. Neden be sevgili neden vicdan gibi ortaya koydun eski defterlerini. Sararıp giden yapraklarını neden koparıp atmadın iyilerine zarar verir demedin mi. Sandıklarda naftalinlere sarıp da kaldırdın onu.
Çok canım yanıyor be çocuk. Düğüm oldun boğazımda yutkunsam da su içsem de gitmiyorsun. Oturmuş kalkmıyorsun kalbimin ortasından her atışta sen diye gidiyor damarlarıma kan. içimde seller çıksa fırtınalar kopsa da kalkmıyorsun olduğun yerden. Gözlerimi gözlerine bağlıyorsun beni kendine tutsak ediyorsun da hiç mi acıman yok başkasına tutsakken bunu bana yapıyorsun..inandırıyorsun beni bana ait olduğuna ama eski yarda eski yaranda senden geçmiyor. uzatamıyorum ellerimi sana, dokunamıyorum kalbine istediğim gibi. Neydi ki senden istediğim varlığından başka...
Korkular bıraktın bana çığ gibi. Ne aşılıyor ne yıkılıyor. Altında kalıyorum her gücümü topladığımda daha hızlı çarpıyor. Başlarda yalpalayarak da olsa yürüyordum. En azından umudum vardı inancım vardı. Umut verip neden inancımı bitirdin. Kabuslar getirdin gecelerime ya uyumuyorum görmemek için ya da ağlıyorum her uyanışımda. Korkuyorum. Bu korku öyle karanlıkta kalan kız çocuğunun anne ışığı aç demesi gibi değil. Zifiri karanlıkta kalıp karamsarlığın dibinde hapsolmak. Bu korku öyle kabusunda canavarlarla savaşmak gibi değil. Kendinle savaşıp ne kazanabilmek ne de ölebilmek sadece nefes almak ama aldığın her nefese pişman olmak. Bu korku öyle hapis yatmak gibi değil. Özgürlüğünü avuç içinde saklayıp gönül zindanlarına kendini bile isteye atmak..