sscb nin topraklarında bulunan soydaşlarımız o dönemlerde dış dünyayla bağlantıları kesilmiş yaşamışlardı,üstlerindeki komunist baskı o kadar ki kendileri dışında türk görmemişler ve hatta ülkelerini terketmemişlerdi. demir perde kalkınca türkiyeyle buluşmaları bu sebepten hayli güç olmuştu. sscb hükmü üzerlerinden kalktığında başta abd olmak üzere bm ve ab ülkeleri bu ülkelerin dış dünya ile iletişimini türkiye üzerinden sağlarlarsa daha kolay olacağını düşünmüşlerdi. şuan ki teknodinamik donanımlar olmadan takdir edersiniz ki bu insanların kapitalist canavarla tanışması için tek yol türkiye idi.
başta turgut özal olmak üzere süleyman demirel ve dönemin aydınları bunu bir fırsat olarak değerlendirdiler, ancak mevzuyu büyüterek erkenden turan konuşmaları başlatınca müttefiklerden çatlak sesler çıkmağa başladı.
ab bu ülkelerle iletişimi bizzat sağlayabileceğini imâ ederek kazakistan özbekistan ve azerbaycandan burslu öğrenciler istedi, abd ise başta moğolistan olmak üzere türk dünyasının ekonomilk ve sosyal olarak bir hayli geri kalmış ülkeleri ile ilgilenmeğe başladı.
kıssadan hisseli bir hikaye ile konuyu özetlemek istiyorum;
azeri bir arkadaşım vardı ismi zebur idi kulakları çınlasın, o da benim gibi uluslararası okuyordu bir sohbet esnasında "bakarsın ben dışişlerinde sen dışişlerinde sonra kurmuşuz birliği" gibi bir latifede bulundum o da bana "tabii sen abinden (abd) izin al bende abimden(rusya) alayım, okeylerlerse hemen yapalım" demez mi?...