somut belgelere dayandırılamasa da herkes tarafından açıkça bilinen ilişkidir.
israil'in binlerce yıla dayanan megalo ideası olan arz-ı mevud hayalini gerçekleştirme amaçlı "her yolun mübah" olacağı sisteme pkk terör örgütünü akuple etmesi ve bölge kürtlerini, özellikle aşiret liderlerini angaje etme politikasının neticesidir bu ilişki.
1897 yılında theodor herzl önderliğinde isviçre'nin basel kentinde toplanan dünya siyonizm birliğinin ilk kongresinde alınan kararlar ve uygulamaya konan planların yüz yıl sonra yansımasıdır.
o dönem 2. abdülhamit'i aşamayan siyonizm, kah elindeki kapital gücü kullanarak, kah mason biraderlerinden yararlanarak, kah yarattığı global çete'nin derin devletini kullanarak bu amaca ulaşma yolunda önemli kilometreler katetmiştir.
arz-ı mevud'un en önemli ayağı olan "mezopotamya'ya hakim olma güdüsü" daha israil kurulmadan önce siyonist felsefede yerini almış, "büyük israil diasporası" daha görünen israil kurulmadan mezopotamya satranç tahtasına piyonlarını sürmeye başlamıştır.
iş bu piyonların en önemli unsuru hiç şüphe yoktur ki "kuzey ırak yahudileri" ve özellikle de "barzan aşiretidir".
her ne kadar dönem dönem barzani ailesi ve kuzey ırak kürtleri ile fikir ayrılığına düşülse de israil bu topluluğu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı her daim bilmiştir.
işte israil'in ya da gayriresmi olarak mossad'ın pkk terör örgütüyle ilk teması yıllar önce bölgede konuşlandırdığı bu piyonlar sayesinde; yani, kuzey ırak yahudileri ve barzani ailesi sayesinde olmuştur.
--spoiler--
pkk terör örgütünün ilk yıllarında ona kucak açan barzani'dir. pkk'nın kuzey ırak'ta yerleşmesi, 1982 yılında barzani'nin izniyle olmuştu. bu dönem itibariyle pkk ve kdp uyum içinde çalışmaya başlamışlardır.
--spoiler--
bu durum türkiye'yi o dönem rahatsız etmiş ama pek de önemsenmemiştir.
israil ve abd tarafından saddam a ihale edilen halepçe katliamı sonrası barzani israil ile bir süreliğine yollarını ayırmış ve türkiye'nin himayesine girmiştir. zaten pkk karşısında alınan en önemli neticeler bu dönemde alınmış, halepçe katliamı akabinde 2. ırak harekatı öncesine kadar örgüte önemli darbeler indirilmiştir.
peki barzani'nin pkk ve israil'e uzak olduğu bu dönem pkk'yı kim kollamıştır?
işte burası karanlık. bu yıllar boyunca kuzey ırak'ta harekat alanı daralan pkk yine israil tarafından desteklenen ve örgütlenen iran'daki rejim muhalifleri ile işbirliğine gitmiş, iran'daki kürt unsurlarını da kullanarak iran'da örgütlenmiştir. israil ve abd'nin iran ile ilişkilerinin 1979'dan beri malum olduğu ve iran'daki molla rejimini devirmek adına her yolu mübah saydıkları göz önüne alındığında pkk'nın iran'daki örgütlenişine ve bu örgütlenişi israil'in verdiği desteği inkar etmek akla mantığa aykırı olur.
yine 1985-1998 yılları arası pkk'nın bekaa kampında mossad ajanlarının eğitim verdikleri de kulaktan dolma da olsa bu ilişkinin önemli bir göstergesi olarak hala hafızalarımızdaki yerini korumaktadır.
peki türkiye'nin bölgede ve hatta tüm dünyada en büyük müttefiği olarak strateji uzmanlarınca kabul gören israil neden iki yüzlü bir politika izlemektedir?
yine bu sorunun cevabını arz-ı mevud idealinde bulmak mümkündür.
israil bu plan bağlamında amacına ulaşana değin bölgede iki yüzlü bir politika izlemek zorundadır. zira israiloğulları hem kendilerinden başka toplumlara güvenmez hem de bu toplulukları insan olarak dahi kabul etmez.
günümüzde de türk ordusuna kuzey ırak'ta verilen operasyon iznini bu şekilde ifade edebiliriz.
tarih tekerrürden ibarettir.
israil bölgeye kendisinin yerleştirdiği barzan aşiretini önce 1960'larda, sonra 1970'lerde, sonra 1988 halepçe'de satmış
daha sonra yine planları doğrultusunda himayesi altına almıştır.
burada verilmek istenen mesaj "israiloğulları bu coğrafyanın efendisi ve yegane sahibidir" mesajıdır.
aynı şeyi önce 1983'de, sonra 1992-1998 arasında ve nihayetinde 2007'de pkk'ya da yapmış, arz-ı mevud kapsamında efendiliklerini en azından bölgenin bu iki unsuruna kabul ettirmişlerdir...