insanların boyun eğdikleri korkular, insanlık tarihinde kederli ve zor periyodlara sebep olmuşlardır. karanlık çağlar diye adlandırılan zamanlar; durağan, ayaklanmaların olmadığı; ancak kederli bir sessizliğe bürünmüş ve bulaşıcı hastalıklarla örülmüş yıllardı. karanlık çağların insanlarını bu pseudo-rahatlık ve sakinliğe iten durum aslen, insanların kral ve kilise tarafından güçlendirilmiş bürokrasiye boyun eğmeye ve hayatlarını boyun eğmekle geçirmek zorunda olmalarına inandırılmış olmalarından başkaca birşey değildi.
bir köylü olmak aslında kolaydır; bir hedef, amaç olmaksızın sadece daha fazla ürün üretmek ve krala daha fazla kar ettirmekten başkaca bir emel yoktur. ancak köylüleri kontrol etmek için korku kullanıldığında (köylü yerine günümüz mavi yakalılarını da koyabiliriz); bu kısa süreli bir durum olacaktır, çünkü köylüler de krallık ile aynı düşünsel kapasiteye sahiplerdir.
kendini tanımayla ilgili içimize işlemiş biolojik özellikleri ve insansal kendini ifade etme dürtüsünü sonsuza kadar bastırmamız mümkün değildir. aslında köylüler de pratik bir amaç olmaksızın çalışmanın bir çiftlik hayvanından farklı bir durum ortaya çıkarmadığının farkına varırlar. korku tarafından kontrol edilmek, tüm insan yaşantısının dışına itilmek, harcanmaktır.
insan davranışlarını kontrol eden korku insan tarafından öğrenilen bir olgudur. diğer canlıların ani, reflekslere bağlı ve kendilerini canlı tutmak için gösterdikleri tehlikeli şeylerden kaçma sonucunu doğuran korkularından farklıdır insanını korkusu. bunlara benzer otomatik refleksler bizlerde de vardır ancak, başarısız olma korkusu ve konuşma korkusu bunların aksine limbik sistemimizden ileri gelir.
limbik sistem beynimizin içerisinde nöronlardan oluşan ve en derin duygularımızı kontrol eden bir ağdır. bu ağ, beynin iki kısmını birbirine bağlar. bu iki kısım algılama verilerinin gönderildiği (görme, duyma duyuları gibi) orta beyin kısmı ile bilginin işlendiği önbeyin kısımlarıdır. ön beyin kısmı 480 milyon yıldır varolmakla birlikte (neredeyse omurgalıların ortaya çıkmasından bu yana), insanlığın ortaya çıkmasıyla özel işlevler kazanmıştır.
ön beyinin cerebral kortex ismindeki kısmı insanlarda çok gelişmiştir. cerebral kortexin %95'i planlama ve karar verme gibi işlevleri yürütmek için vardır. kalan %5'lik kısım algı verilerinin işlenmesinde ve otomatik hareketler için kullanılır.
bir kıyaslama yapacak olursak, oldukça gelişmiş bir omurgalı olan farede cerebral kortexin %5'i düşünsel işlevler yerine getirirken, %95'i algılama ve otomatik hareketler için kullanılır.
insan olmanın anlamında gelişmiş bir limbik sisteme sahip olmak yatar. diğer hayvanlardan planlamaya, yorumlamaya ve kendimizi ifade etmeye harcadığımız zaman ile ayrılırız. limbik sistemimiz çok güçlüdür. ilkel duyguların üzerine geçebilir ve derin arzuları bastırabilir.
arkadaşlarıyla acıklı bir film seyreden ve arkadaşlarının görmesini istemediğinden dolayı kendini ağlamamak için sıkan her insan, limbik sisteminin gücü altında kalmış demektir. ağlamaya karşı arkadaşlarının vereceği tepkiyi önceden düşünüp; gözyaşlarına sebep olacak duygusal etkileri kapatmıştır.
aynı şeklide rasyonalite de limbik sistemin bir ürünüdür ve korku da aynı limbik sistemin nöronlarındadır. korku genellikle irrasyonel düşüncelere dayanan, rasyonel bir davranıştır. korku, cerebral kortex'in işlem gücünü dondurabilir. reddetme ve korku çoğu durumda aynı şekilde davranarak, limbik sistemimizin doğal algıları bastırmasını sağlar ve böylece güvenli ve rahat davranışı desteklemiş olurlar.
limbik sistem diğer organlar gibi kontrol gerektirmeden otomatik işlemler gerçekleştirir. vücudumuzun genel sağlığı sözkonusu olduğunda limbik sistem sürekli bir dikkat içerisinde bulunur. korkuyu yenmek için, limbik sistemle devamlı iletişim halinde olmak ve doğal olanı baskı altına aldığı noktayı farketmek gerekir.
etiket ve iyi olmak , kimi zaman gerekli olsa da, bu durumlar limbik sistemin baskısının bir sonucu ve insan orjinalliğinin tam tersi durumlardır. yalan söylemek limbik sistem baskısının en uç noktasıdır. apaçık ortada olanın, ya da bilinenin reddidir.
yalancılar, limbik sistemin birer esiri olmuş; en basit zihinsel kapasitelerinin bile uzağında kalmışlardır. davranışları temkinli ve değişkendir, çünkü uydurduklarını örtmek için ortada olanı göstermemek çabasındadırlar. sonunda gerçeği vermek ve yenilgiyi kabul etmek durumunda olsalar bile, korkularını saklamak adına her türlü çarpık mantığı savunmak yoluna gidebileceklerdir.
politikacılar, iş adamları, ve hakimler çarpık mantığın ustaları ve korkunun destekçileridirler. punk'ları çok güzel entellektüel hedefler haline sokmaya çalışırlar, çünkü limbik sistemlerini kontrol eden insanlara saygıları yoktur. ve punk'lar ortada apaçık olanı gördükleri gibi söylemeye devam edeceklerdir, bu söylev sosyal statülerini yerle bir edecek olsa bile.
punk, sosyal statü kaybı korkusuna karşı verilen sürekli mücadeledir.
ek/düz: kopyala yapıştırdan doğan hatalar düzeltildi.