altı doldurulmazsa saldırı gücü bakımından güçlü olan dünya görüşü bakımından şekilsel anlamda yıkılacak olan önerme. aynı şekilde birleştirici olacağını düşünmek ya da koşuldan koşula böllücülük-birleştiricilik ikilimine tutulmasını beklemek varsayımlar bulunmaktan öte bir şey değildir. parçadan bütüne gitmeye çalışan bu anlayış tamamen egemen sınıfının anlayışıdır ve bir noktadan sonra anlamsızdır.
milliyetçilik, faşizm ya da ırkçılık aynı olmadığı gibi dozajları farklıdır, ama özünde milliyetçiliğin günümüz şartlarında va tarihsel misyonunda bölücü olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. toplumsal sınıfların çıkarlarının farklı olduğunu gerçeğini göz ardı eden bu anlayış ya belirli bir sınfın yani egemen sınıfın anlayışıdır ya da gerçekleri görememnin eseridir.
feodal beylerin küçük mülkiyetlerine bölünmüş batı dünyası kendi iç dinamikleri ile kapitalizmin muzaffer gelmesiyle birlikte ulusal pazarlar da bu iç dinamiklerle beraber bütünleşmiştir. aslında bakıldığın bu süreç karşılıklı bir ilişkinin sonucudur. ulusal pazarlar bu iç dinamiklerin doğrultusunda birleştiği gibi ulusal pazarların birleşme eğilimi iç dinamikler arasındaki çelişkileri hızlandırmıştır. şimdi bu süreç parçadan btüne doğru ilerleyen burjuvazinin yani sermeyadar sınıfın devrimci dönemini ifade eder ve birleştirici eğilimlidir. yalnızca batı dünyasında değil, tüm dünya ülkelerinde bu süreç dış dinamiklerin(merkez kapitalist devletlerin) etkisi ile hızlanmış ve devam etmiştir.
osmanlı'daki ayanların tımar sisteminin çökmesiyle beraber bu tarz bir feodal bey anlamı taşımış fakat dünya ülkelerindeki sürecin hızlanması ile birlikte çok fazla iktidarda kalamamıştır. batı dünyasıyla rekabete zorlanan osmanlı siyasal ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda tepeden inmeci bir şekilde kapitalistleşmeye çalışmış, hızla pazarlarını batılı ülkelere açmıştır. bu dönemden sonra ayanlar iktidardan hızla uzaklaşmaya başlamış ve saraya yakın çevrelerde odaklanan yeni ülkenin genç sermaye sınıfı ortaya çıkmıştır. ulusal kurtuluş savaşı ile birlikte toplumsal bir yarılmanın eşiğine gelen türkiye'de egemen sınıflarınbüyük bir çoğunluğu ulusal kurtuluş savaşına destek vermiş ve bu anti emperyalist savaşın safında bulunmuştur, tabi gene iktidar kendinde kalması şartı ile.
yukarıdaki ölçütlerde milliyetçiliğin ulusal pazarlardaki hızlı birleştiriciliği göz önüne alınmış ve değerlendirilmiştir. bundan sonraki süreç ise tam tersi biçiminde işlemeye başlayacaktı. sermaye ihracını yoğunlaştıran ve emekçi sınıfların sömürülmesi ile dünyayı yıkımın eşiğine getiren batı kapitalizmi milliyetçilikle birlikte bu bütünleşme sürecini kendi lehine çevirmiş ve yeni gelişen sınıfın, işçi sınıfının, birleştirici özelliklerini ve ilkelerinin karşısında yer almıştır. bu dönem büyük bir sömürü ve bölünme dönemleridir. reel sosyalizm bunun karşsında bir alternatif olarak çıkmış, kimi ihanetlerle yıkılmasıyla gene kapitalizm azgın bir kural tanımamazlık dönemine geriye dönmüştür.
tarihi bu ölçütlerde değerlendirmek bilimsel ifadenin eseridir. bunun dışındaki uğraşlar, bir ulusu kocaman bir aile benzetmek ise sanırım tarihsel bir körlükten kaynaklanıyor. tarih ne tam bir bütün ne de küçücük parçacacıklar halinde. işte bu nedenle günümüzde mililyetçillik her ne koşulda bulunursa bulunsun- ezilen ya da ezen- bölücüdür ve yıkıcıdır.