ihtiyaç

entry41 galeri
    30.
  1. 3.000 liralık bir telefon neden ihtiyaçtır?
    ya da 250 bin liralık bir araba?
    ya da pahalı kol saatleri?
    pırlanta yüzükler?

    yeni solcu olmuş ergenler gibi "lanet olsun böyle hayata haydi anarşik olalım" minvalinde yazmayacağım sadece meselenin neden'ine bakacağım:

    değişen şartlar iletişimin pratikliğini ve hızlılığını bir ihtiyaç haline dönüştürdü ister kabul edelim, ister etmeyelim buna karşı çıkacak sağlam argümanım yok. 25 kişiyi birden idare etmek zorunda olan bir yöneticinin hızlı iletişime olan ihtiyacı ortadadır, ya da bir oyun tasarımcısının 3.000 liralık ekran kartına olan ihtiyacı ortadadır vs vs ha bu ürünlerin fahiş fiyatlarda olması ayrı bi konunun başlığıdır oraya da girmeyeceğim, ben sadece "orta direğin", ortalama bir insanın sen ben gibi tiplerin neden 3.000 liralık telefon alma ihtiyacında olduğunu sorgulayacağım.

    antik-çağ'dan bu yana insanlar bir prestij nesnesi'ne sahip olma telaşındaydılar, o zamanlar prestij neseneleri ruhban sınıfının ve devlet idarecilerinin tekelindeydi elbette ama zamanla (çoooook zaman sonra yazıdan 4600 yıl sonra) hümanizma'nın da verdiği gazla önce "klasik burjuva" bu prestij nesnesi'ne sahip olmaya başladı sonrasında da (takribi bir 450 yıl sonra) ortaya çıkmış olan yeni sınıfımız "işçi sınıfı" bu nesnelerin talepçisi oldu. elbette bu nesneler her zaman farklı sınıflar için farklı biçimlerde üretilmeye devam etti söz gelimi ortalama bir beyaz yakalı ya da ortalama bir fabrika işçisi istese de üst-tabakanın prestij nesnesine sahip olamamaktadır; bir audi a4'ün hitap ettiği kitle ile, cls 550'nin hitap ettiği kitle arasındaki uçurum ortadadır ama işin piçliği şurada: a4 sahibi olan adam-kadın daha yukarıya bakma gibi bir gereksinim duymaz, sahip olduğunu sahip olmadığı "prestiji" düşük nesnelerle kıyasa yatkındır böylelikle de genelin üstündeki sıradan bir nesne onun için prestij nesnesi'ne dönüşmekte zaman kaybetmeyecektir.

    her neyse konunun çıkış noktasına geri dönüp devam ediyorum;

    şimdi orta sınıf bir reddetme halindedir; koşulları reddetme kimliğini reddetme, yapay-doğal çevreleri reddetme vs bunun yanında sahip olma isteğine paralel meta bombardımanını, söylem bombardımanını, cilaları, gazlamaları, satın alma alışkanlıklarınıza seslenen "uzman" çığlıklarını da hesaba kattığımızda ve yukarıdaki prestij nesnesi'ne ulaşma isteğini de düşündüğümüzde ortaya çıkan net bir tablo oluşuyor: 3.000 liralık telefonundan vatsapa, feysbuka giren selincanlar, ahmetcanlar ya da aynı şekilde ihtiyacının çok üzerindeki "şeylere" tutunan ama ne üst sınıfa dahil ne de alt sınıfa dahil kafası karışık, meta ile mutlu olup meta ile doyum sağlayan orta sınıf.

    bunun altında yatan gerekçeleri ben 2 başlık altında topluyorum:

    1) doğal nedenler
    2) yapay nedenler

    doğal nedenler açık: sahip olma, gen'in bencilliği, kendi dünyasının efendisi olabilme isteği, farklı görünme, dikkat çekme yani insan'ın varoluşundan bu yana koruduğu aşamadığı teraneler. işte bu doğal nedeler de yapay nedenlerin tetikleyicisi durumundadır.

    yapay nedenler: muadilin yokluğunu varsayma yani bir ayfonun ikamesinin 500 liralık (derdimiz vatsapa feysbuka girmek ya o nedenle acımasız davranmadan yazıyorum) bir telefon olamayacağını düşünme, marka ve moda takıntısı, sınırlı sayıda olanın "değerli oluşu" (kömür-elmas muhabbeti) ve en önemlisi: elde edilen nesne'nin bir kimlik yarattığı yanılgısı.

    bu iki neden grubunun dikkat çeken bir tarafı var ki o da bu nedenlerin hiçbirinin gerçeklik gibi bir derdi olmaması, hepsinin amerikan rüyası'nın kontrolden çıkmış ve ayağımıza kadar gelmiş biçimleri olması ve dahası hepsinin hiçbir "zaruri nedeni" olmayışı. bir dakika durun ve düşünün "biz zaruri olmayan bu milyonlarca nesne için neden bu kadar para döküyoruz?" neden pahalı kıyafetler, saatler, cüzdanlar alıyoruz hele hele aylık geliri en fazla (bakın en fazla) 4.000-5.000 lira olan tam bir orta sınıf insanıyken neden bu gibi yapay "nesnelere" ihtiyaç duyuyoruz? sadece doğa mı? ya da sadece modern zaman'ın getirisi mi? hangi neden bizi gerçeklik algımızdan uzaklaştırıyor? "yer kürküm ye"den öteye gitmeyecek bir kafaya hangi zaruri nedenlerden ötürü biad ediyoruz?

    her neyse "özgür" olduğunu düşünen özgürdür diyecek bir şey yok, "param var götüme sokuyorum kime ne" buna da diyecek bir şey yok hatta "param yok ama var-mış gibi yaşıyorum" buna da diyecek bir şey yok, "modern" zaman, anayasal haklar, özgürlükler bize bu hakların tümünü bahşetti sağ olsunlar, var olsunlar. şimdi değilse bile belki 300-500 yıl sonra "napıyoruz ulan biz?" deriz bilmiyorum.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük