işçi mücadelesi'nin desteğiyle kurulacak enternasyonal sosyalist parti girişimi.
"" Türkiye üç büyük savaşın girdabında felakete doğru sürükleniyor. ABD, AB ve Siyonizmin Ortadoğu'da ve Avrasya bölgesinde başlattığı emperyalist savaş, Afganistan, Irak, ve Lübnan'dan sonra iran'ı da tehdit ediyor. Savaşın her yeni evresi ile Türkiye emperyalist savaşın yarattığı büyük çelişkilerden gittikçe daha fazla etkileniyor. Burjuvazi Türkiye'nin hayati bir sorunu olan Kürt sorununu siyasi temellerde çözmeyi reddettiği için, 23 yıldır süren bir savaş şimdi bütünüyle uluslararası bir nitelik kazanmış durumda. Türkiye'yi Ortadoğu'nun girdabına daha da fazla çekiyor. Bu iki savaş karşısında yangına körükle giden hakim sınıflar, son on yıldır kendi içlerinde Batıcı-laik kampla islamcı kamp arasında burjuvazinin politik iç savaşını yaşıyor. iki askeri müdahaleye yol açan bu savaş hala büyük gerilimlerin kaynağı olmaya devam ediyor. Toplum ikisi askeri, biri şimdilik politik nitelik taşıyan bu üç savaşın yarattığı patlayıcı çelişkilerin gerilimi altında her gün sarsılıyor. Türkiye bir kördüğüm olmuş durumda.
Bu üç çelişkiye ilerici, halktan yana, demokratik temellerde çözüm bulmak isteyen insan çok. Ama bunların büyük bölümü son yıllarda bütünüyle Batıcı-laik ve islamcı kamplar arasında kutuplaşmış olan siyasi hayatın etkisi altında burjuvazinin iç savaşının güçlerine destek veriyor, yani çözümü yanlış yolda arıyor. Kendini bu iki kampın etkisinden kurtarmayı başaranlar bir azınlık; bunların büyük bölümü de solda burjuva ideolojisinin taşıyıcısı olan liberal ve ulusalcı odakların etkisi altında. Kimi haklı bir anti-emperyalist dürtüyü Kürt düşmanlığı ile karıştırıyor. Kimi haklı demokrasi arayışını AB emperyalizminin himayesinde sürdürmek istiyor.
Oysa Türkiye'de sözü çok sık edilmeyen bir dördüncü savaş sürüyor. Burjuvazi, tekelcisiyle KOBi'siyle, uluslararası müttefiklerinin de yardımıyla, işçi sınıfına, emekçilere, kent ve kır yoksullarına karşı 12 Eylül'den bu yana, yani çeyrek yüzyıldır bir sosyo-ekonomik savaş yürütüyor. Neo-liberal küreselleşme politikaları aracılığıyla, özelleştirmeyle, sosyal hizmetleri tırpanlayarak, esnekleştirme ve yalın üretimle, sendikasızlaştırmayla, tarımın yıkımıyla işçi ve emekçi kitleleri bölüyor, parçalıyor, köleleştiriyor, evcilleştiriyor, yoksullaştırıyor, çaresizleştiriyor.
işte Türkiye'nin kördüğümünün çözümü bu savaşta yatıyor. işçisiyle, işsiziyle, kamu çalışanıyla, emeklisiyle işçi sınıfı/proletarya ayağa kalkıp mücadele vermedikçe, sendikalarını bürokrasiden geri kazanmadıkça, bu mücadelesini siyaset sahnesine çıkarak yürütmedikçe, öteki büyük savaşların işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin çıkarları doğrultusunda ilerici bir çözüme kavuşturulması mümkün değildir. Türkiye'nin emperyalizmin yardakçılığından kurtulması da, Kürt sorununun adil bir politik çözüme kavuşturulması da, halkın burjuvazinin iki kampının savaşının cephaneliği olmaktan kurtulması da işçi sınıfının siyasete bağımsız olarak ağırlığını koymasıyla ve emekçileri, ezilenleri müttefik olarak kazanmasıyla mümkün olacaktır.
Solun liberal partileri bunu yapmayı reddediyor, işçi ve emekçileri burjuvazinin AB programının peşine takıyor. Solun ulusalcı partileri bunu yapmayı reddediyor, işçi sınıfını devletin baskıcı politikalarının peşine takıyor. Solun geri kalan partileri hem bu liberal ve ulusalcı kanatlar arasında yalpalıyor, hem de Kürt hareketiyle sınıf bağımsızlığı ilkesini bütünüyle görmezlikten gelen yararsız bir ittifakın peşinde sürükleniyor. Oysa bu ittifak ancak işçi sınıfının kendisi ile Kürt halkı arasında gerçek ve sağlam temellerde bir ittifak haline gelirse Türkiye'nin kördüğümüne bir çözüm olabilir. Bunun için de önce işçi sınıfının çıkarları temelinde bir politika yürütmek gerekiyor.