sevgili hrant dink

entry6 galeri
    ?.
  1. yanlış anlaşılmış bir hitap. her hareketi yalan dolan olan bir adamın da allah birdir deyişine inanmamak kadar saçma bir düşünce olamaz. kafatasçılıkla bu işler yürümez, seküler ağırlıklı ırkçı kafalarla bu işler yürümez. yürürse ne olur biliyor musunuz?
    adamların bizim hakkımızda düşünceleri böyle olur;

    --spoiler--
    biz hepimiz hrantız. hepimiz yerde. kurşun yemiş yığılmışız yere. kalkmamak üzere.
    tam da hız kazanıyoruz sanırken. tam da son birkaç yıldır bir bilinç geldi üzerimize derken. siyasi bir bilinç. tarihi bir bilinç. kimliğimizin farkına vardıran. sorgulatan. uyanıyorduk yavaş yavaş yattığımız uykudan. korkularımızdan sıyrılıyorduk. derken.

    ne kadar büyük bir yanılgı içinde yaşıyormuşuz meğer. ne kadar büyük bir kandırmaca. ne kadar büyük bir yalan. evrimler geçiriyoruz sanırken yediğimiz bu darbe, annelerimizin, dedelerimizin, onların da kendi büyüklerinden öğrenip bize aktardıkları „biz size demistik.“ine hak verdiren bu darbe bize ne kadar yanlış bir yolda, ne kadar yalan umutlarla beslendiğimizi bir kere daha hatırlattı. ne kadar acı.

    hepimiz hrantız. hepimiz yerde. birer kurşun yemiş beynimizden, yığılmışız olduğumuz yere. oysa daha yeni düşünmeye başlamıştık. daha yeni sadece ama sadece aklımızın yolunda ilerlemeyi deniyorduk. yüreğimizi, midemizi daha yeni bu işin dışında bırakmayı öğreniyorduk. yıllar önceki olaylardan duygusal olarak bir mesafe kazanmak gerektiğini anlatmaya çalışıyorduk kendi kendimize. kinle nefretle yürümez bu işler, çözülmez sorunlar, diyenlere hak vermeye, içimiz tam elvermese de.

    bunu bize öğreten, bu süreci başlatan agos haftalık gazetesi ve ilk günden genel yayın yönetmeni hrant dink oldu. kendisi ve gazetesiyle birlikte türkiye ermenileri üzerine bir canlılık, bir konuşkanlık, bir fikirbazlık geldi. ermeni olmanın ne demek olduğundan pek de emin olmayan bir kuşak, ermeniliklerini, bu kimliklerini, konuşmayı ihmal ettikleri dil, gitmeye hevesli olmadıkları kilise üzerinden zorla hatırlatılarak öğrenmeye mecbur kalmış bir kuşak, yavaş yavaş da olsa ermeniliklerinin bundan ibaret olmadığını anlamaya başlıyordu.

    ermenilerle birlikte, dışarıdakiler de, bugünlük „hepimiz ermeniyiz“ diye yollara düşen kesim de, ermeniler hakkında, sınırlı da olsa, algılamak istedikleri kadariyla da olsa birşeyler duyuyor, birşeyler görüyorlardı. belki her şeyi öğrenemiyorlardı, ama yüzeyde de olsa bir ilgi, bir merak doğuyordu içlerinde. kimlermiş bakalım bu senelerdir toprağımızı paylaştıklarını söyleyen bu ermeniler? ilgilenelim.

    bu hem birbirinden bağımsız, hem karşılıklı gelişen şey, hem kendi kendini hem birbirini tanıma süreci yanında bir sürü başka süreci de beraberinde getiriyordu. ortak bir şimdiden cok, aslında ortak bir geçmişti paylaşılan, onu görüyorlardı. gördükçe, ve farkına vardıkça bu geçmişin, bu tanışma da zorlu bir yola girmiş oluyordu.

    oysa türkiye’deki ermeniler’in öğrendikleri en önemli şey kendileri için en hayırlısının tarihleri konusunda, yakın tarihlerinde başlarına gelenler konusunda bir şey öğrenmemek olduğuydu. ermeniler, insanı insan yapanın kendi tarihi bilinci, vatandaşı vatandaş yapanın onun siyasi bilinci olduğunu unutmak zorunda bırakılmışlardı yıllar ve soylar boyu. bu ülkedeki mutluluğu yedikleri içtikleriyle ölçüp biçmeye alıştırılmışlardı. soranlara da, burada bize dokunan yok, rahat yaşıyoruz, demeye.

    şimdi bu ermeniler ülkelerini bir çoğunluk-azınlık ilişkisi içinde paylaştıkları türklerle bu sessizlik üzerinden kurdukları arkadaşlıklarının kapalı kalmış kapılarını aralamaya yelteniyorlardi. kimi daha ürkekçe, dikkatlice. kimi daha cesur, daha yüksek sesle. kimi sembollerle, jestlerle, kimisi yazarak çizerek, biraz daha doğrudan.

    ama ermeniler hrant olmaya çalıştıkca, onun cesaretiyle yüreklenip birşeylere inanmaya kalkıştıkça karşılarında hep irili ufaklı ogün samastlar duruyordu. kiminin silahı kalemiydi, kimininki kağıdı. kiminin silahı dili, kimininki dilsizliğiydi. ama hepsi birer ogün samast’tı. görmeyi reddetseler de ermeniler bunu. ve günlerden bir gün o ogün samastlar’dan biri gelip hrant dink’i vuracak, ve onunla birlikte bütün ermenileri yere yığacaktı.

    birer ceset hepsi şimdi. hepsinin kuvveti ellerinden zorla alınmış. en hayırlı ermeni ölü ermeni ki belki gerçekten de, hrant’ın da ölümüyle çok sey başardığı söylenip duruluyor. ne kadar utanılmaz bi polyannacılıktır bu oynanan? türkiye için, belki geçerli bu. belki gercekten işine yarar bu suikast türkiye’nin, çıktığı demokrasi yolunda. ama ya ermeniler? biz geriye kalanlarımız nasıl tekrar ayağa kalkıp baştan başlayacağız? nasıl hiçbir şey olmamış gibi yapacağız? nasıl bu cesareti bulacağız kendimizde bir daha?

    türkiye, enerji dolu. dünyaya haykırma, birşeyler ispatlama gücü buluyor kendinde. kalkıp yürüyor. bağırıyor. çağırıyor. ama ermeniler sakat. kolları kanatları kırık. bu enerji selinde unutturulmaya çalışılsa da, ve arkada kalan, bedenen ölü olmasa da, geriye kalan bütün işlevlerine narkoz verilmiş bir türkiye ermeni cemaati artık. yediği ve içtiği sürece varolmaya devam edecek, ama artık yavaş yavaş bitkisel hayata geçmiş bir insan sürüsü. "
    --spoiler--

    bi' şerefsizlik yüzünden sadece pippa bacca'nın zanlısı gibiler değil, ogün samastlar gibi de olabiliriz. karar sizin, ama yapacağınızın biz gerçek türklere mal edileceğini de belirtmekte fayda var, ne de olsa moda bu zamanlar...
    2 ...