benimdir. lakin arayan derken yanlış anlaşılmasın bacak bacak gezmiyorum.
şimdi ben sana bir şeyi ödünç verdim diyelim. senin o şeyi bana aldığın gibi geri getirmen gerekmez mi?
ya da şöyle sorayım
x'ini bana verdin bir kaç günlüğüne, aklın x de kalmaz mı? kazasız belasız geri gelsin istemez misin? istersin tabi.
diyelim ki x kırıldı, parçalandı, kayboldu. yarın bir gün değerli bir şeyini ödünç istesem, verir misin? vermezsin tabi. bir x'e bile sahip çıkamayan adama niye değerli bir şeyini veresin değil mi?
şimdi ben bi insana hayatımı vericem, canımdan can, kanımdan kan bilicem. yeri gelicek onun canı için kendi canımı öne sürücem. hayatım boyunca verebileceğim en değerli, en büyük sözümü vericem ona. aynı şekilde o da hayatından hayat, canından can vericek, o da hayatının en büyük sözünü verecek. hayat arkadaşı olucaz.
hayatımı ipotek edicem resmen üstüne. onu flosh royal bilip all-in giricem. yeri gelecek iki zara yüz bin yatırıp, ekrem abilerle yüz göz olucam.
neyse anladınız yani hayatımda verebileceğim en değerli şeyi emanet edicem ona. hiç kimseyi sevmediğim gibi sevicem onu. benim ilk aşkım olacak. benim son aşkım olacak.
lakin kız gelip bana diyecek ki ikimizinde geçmişleri, yaşanmışlıkları var.
benden önce başkasına aşkım demiş, başkasıyla hayaller kurmuş, hayatını başkasına söz vermiş. ve sözünde durmamış.
ben o saatten sonra bana verdiği sözlere nasıl güvenicem? ben ilk aşkı olmadığım birisinin son aşkı olacağımı nerden bilicem?
dolayısıyla bacak arasına sahip çıkamayan bir insana ben hayatımı, hayallerimi, sevinçlerimi, üzüntülerimi nasıl emanet edicem?