kaldı ki, bir devletteki bireylerin, daha doğrusu "vatandaşların çoğunluğu belli bir dine mensupsa, o devlet o dinin devleti olur" önermesi külli yanlıştır.
bu dediğiniz demokratik olmayan, cumhuriyetle hiç alakası olmayan devletler için geçerlidir ve oldukça geçmişte kalmıştır. şöyle ki, eski türk devletlerinde arkasına yeterli gücü alan, yeterli çoğunlukta askeri olan komutan devletin başına geçebilir ve kendini hakan ilan edebilirdi.
bahsettiğimiz seneler nedir? 1400 - 1500 mü?.. belki daha da eski...
yani insanlığın 500 600 yıldır biriktirdiği bir devlet anlayışıyla reddedilen; artık günümüzde dünya üzerindeki hiçbir devlet kurumunda olmayan -belki aşırı geri kalmış afrika devletleri dışında- bir mantık bu çoğunluğun desteği mantığı.
artık, bu konudaki en önemli husus, devletin vatandaşları arasında en uygun ve en eşit yönetimi sağlayabilmesi ve bu şekilde barışçıl ve gerginliklerin en aza indirgendiği ve yönetim şeklini benimsemesi...
kaldı ki günümüzde yaşadığımız sancılar, laik'liğin ve eşit davranışın hem laiklik savunucularınca, hem de -ve daha çok da- laikliğe karşıt düşünceli kesimlerce yıpratılmasından kaynaklanmakta. örnek vermek gerekirse günümüzdeki başbakan rahatlıkla yönetimle alakalı bir mevzuda "ulemanın işidir" diyebilmekte, meclis başkanı "dindar cumhurbaşkanı seçeceğiz" diyebilmekte.
benzer şekilde karşı kesim de, bu tarz adamlara eşlenik bir umursamazlıkta tavırlar takınarak, adeta yapılan yanlışa çanak tutmaktalar...
umursamamız gereken, ilkeli bir yönetimde başarı ve performans ölçüleriyle yükselmenin mümkün olduğu; hiçbir ilkenin evrensel ve analitik kriterlere göre daha iyisi bulunmadan değiştirilmeye çalışılmayacağı ve huzurlu bir ortamın devam ettirilmesi için azami dikkatin gösterileceği; sorumlu yöneticilerce, iyi bir denetim mekanızmasıyla yolsuzluktan ve kirlenmeden arındırılmış bir devlet yönetimini tahsis etmek; ve insan haklarına saygılı, vatandaşlarına eşit davranabilen ve davranabilmek için gerekirse kısıtlama dahi yapabilen bir devlete ulaşmak için çalışmamızın gerektiğidir.