ilkokul yıllarımda, 4 . sınıftaydım. sınıfta elif diye sarı saçlı yeşil gözlü dünyalar güzeli bir kız vardı ki o sene okula ilk gittiğimde yeni gelmişti. sınıfın en güzel kızıydı belki okulun belki türkiye nin ve hatta evrenin.
küçükken fazlasıyla utangaçtım. utangaç olmam sebebiyle kızın yanına bile gitsem elim ayağım birbirine dolaştığından sadece arka sırasında oturarak derslerde saçını izlemekle yetinirdim.
bir gün beklediğim fırsat ayağıma geldi. çünkü ilerleyen haftalarda sınıfımızda "uyuyan güzel" adlı masalı canlandıracaktık.
beni heyecan basmıştı. mutlaka prens ben olmalıydım ve uyuyan güzeli uyandırmalıydım. sınıfta uyuyan güzel olabilecek tek kız elif ti tabi ki. ben de prens olursam bu iş tamamdı. belki evlenebilirdik bile. bu duygularla okula gitmiştim. öğretmen sınıfa girdi ve uyuyan güzel için seçme yapacaktı. şöyle bir bakındı gözü tam bir prenses arıyordu ki elif i işaret ederek,
+ sen uyuyan güzel olacaksın, dedi.
elif tamam anlamında başını salladı. saçları da dalgalanıyordu ne güzeldi. beni iyice ter basmıştı. ya seçilemezsem kaygısı içimi kaplamıştı. zira sınıfta prens olmak isteyen başkaları da olabilirdi. öğretmenimiz şöyle dedi,
+ prensesi seçtik peki, prens için istekli olan var mı?
- beeeebeeennn.
diye atıldım, biraz afallamıştım. o sıralar acayip utangaçtım ki" ben istiyorum" bile diyememiştim.
öğretmen yanlış anlamıştı.
+ sen istemiyorsun demek callo, dedi.
- hayır.
yine yanlış anladı öğretmen,
+ tamam seni seçmeyeceğim o zaman, dedi.
bu sefer biraz da yüksek sesle "ben olmak istiyorum öğretmenim" dedim. öğretmen "artık bir karar ver callo." dedi. "tamam." dedim "prens ben olacağım." öğretmen "tamam sen ol bakalım." dedi.
neyse seçilmiştim seçilmesine ama nasıl oynayacaktım. fazla sevinçli biraz da dertliydim. çünkü onu gördüğümde dahi elim ayağım birbirine dolaşıyordu.
büyük gün geldi çattı. zaten rolüm çok kısaydı.
uyuyan güzel uyuyor orada bir iki söz ediyorum sonrasında beklenen son, uyuyan güzeli öpüyorum ve kız uyanıyor. fakat aklıma bir bir şey takılmıştı. kızı neresinden öpecektim. öğretmene sordum "tabi ki yanağından." dedi. biraz rahatlamıştım ki utangaç hallerim yine gelmişti aklıma. "öğretmenim ben utanırım." dedim kısık bir sesle. öğretmen de yanaklarımın kızarmasından anlamış olacak ki,
" tamam o zaman elinden öp." dedi.
bu sefer kesin olarak rahatlamıştım.
oyun başladı. uyuyan güzel elif uyuyor bense rolümün gelmesini bekliyordum. sahne arkasından öğretmenim işaret verdi ve sahneye çıktım. ezberlediğim iki cümleyi söyledikten sonra uyuyan güzel elif in yumuşacık ellerini alıp dudağıma götürdüm. sonrasında büyük bir yanlışlık yaptığımı seyircilerden gelen kahkahalardan anladım.
o zamana kadar annemin babamın babannemin dedemin yani büyük olan akrabalarımın elini öpmüştüm. elini öptükten sonra saygı gereği alına koyulur.
ben ilk kez bir kızın elini öpüyordum ki elini öpüp alnıma doğru götürdüm. sınıftakiler kahkahalara boğuldu. çok utanmıştım. neyse ki elif bunu görmemişti ama belki de hissetmişti.
böyle bir utançla yaşadım bir süre. sonra unutulmuştu çocuktuk ya, unuttuk..
yaz tatili sonrası 5. sınıfa geçtiğimizde ben yine elif in yollarını gözlüyordum. 1 sene önce o kadar prens olma çabalarıma rağmen hala beni görmüyordu. arada gıcık gıcık birbirimize laf sokardık. ben onun çok geveze olduğunu söylerdim o benim yaramaz olduğumu. öyle günler geçti. her fırsatta elif in sarı saçlarını gözlerdim. onu çok seviyordum ama o oralı bile olmuyordu. ben de ona bir türlü açılamamıştım.
günler günleri kovaladı usulca, ben elif i kovaladım sessizce.. 5. sınıfın ortalarında sınıfa televizyon alındı. ben sınıf başkanı olarak tvden sorumluydum. bazen elif gelir getirdiği şarkı dolu cd yi oynatmamı isterdi. sırf o istedi diye tv dolabını açar ve vcd yi çalıştırırdım.
5. sınıfın sonuna doğru sınıf öğretmeninden ayrılacağımız için dersler boş geçmeye başladı. yine o günlerden birinde elif yine bir müzik cd si getirmişti. bu kez derste dinledik şarkıları. herkes birbirini dansa kaldırmaya başlamıştı..
ayna grubunun severek ayrılanlar şarkısı çalarken ben de elif i kaldırdım dansa.. kabul etti. dans etmeyi pek bilmiyorum ya kızın ayağına basıp duruyorum. sürekli de özür diliyorum.
elif in gözlerine dalmışım, başka istediğim bir şey yok o an. tam bu sırada elif şöyle dedi,
- callo biz gidiyoruz.
+ efendim elif..
- gidiyoruz biz.
+ nereye?
- taşınacağız, mamak diye bir yerden ev aldık..
+ hadi ya..
- öyle işte.
+ seni seviyordum ben.
- biliyorum..
lan gözlerim nasıl dolmuştu anlatamam. elif in gözlerine baktım. onun da gözleri dolmuştu, kızarmıştı. öyle bir kere sarıldım elif e. ondan sonra ders bitti, evlere dağıldık..
okullar bitti, elif in ailesi taşınıyordu haberini almıştım yunus diye bir arkadaşımdan. enes samet ben bisikletlerimizle elif in evlerinin önüne gittiğimizde eşyalarını yükledikleri kamyonun arkasında elif ler arabalarıyla gidiyorlardı.
bütün gücümle pedalları çevirdim. önce samet sonra enes arkamda kaldılar.
otobana çıkışa kadar takip ettim elif i.
sonra durdum kenarda. gözlerimden kaybolana dek ardından baktım elif in. saçları arabanın arka camından dahi parlıyordu..
aradan yıllar geçti, ben ne o şarkıyı unuttum elif, ne de sen giderken parıldayan saçlarını.