Evlerinde kurandan ziyade Risalei Nur isimli Said-Nursi'nin kitaplarının okunduğu altı ibadet üstü ticaret tuhaf bir yapılanmadır. Tanıdığım bu gurupa mensup insanlar özellikle öğrenci ve öğretmen olanlar yani alt tabaka ihlaslı düzgün insanlardır.En azından benim tanıdıklarım öyleydi.
Lakin orta ve üst kademeleri tam şarlatandır.Allah için hizmet düsturunu esas aldıklarını söylerler. Ancak bu hizmet esnasında ümmetin kardeşliği gibi bir doğruyu sözde benimsemiş gibi görünseler de fiilen asla uygulanmaz. Müslümanları onlara göre 2'ye ayrılır Hizmetten olanlar, Hizmetten olmayanlar.
Hizmetten olanların dünya nimetlerine daha cabuk ulaşarak hizmetin faydasında ilerleyebilmesi ve Allaha hizmet edebilmesi için (yersen) kendilerinden olmayan müslümanları karalamak, ezmek, iftira atmak gibi her türlü yolla derdest etmek onlara göre Allah katında günah sayılmamaktadır. (bunlara göre)
28 Şubat'ta sessiz kalmışlardır. Hatta bunların baş mendeburu daha ileriye gidip mevcut hükümete gazetelerde "beceremiyorsanız bırakın gidin" sözlerini sarf etmiştir.
Rezillikleri anlatmakla bitecek gibi değildir. Lakin sabah sabah hiçbir şey yokken bunlara yüklenme sebebim aslında hafta sonu derste Yunan bir hocanın başından geçen cemaatle ilgili olayı anlatması üzerinedir.
Hocamız baba tarafından Yunan anne tarafından ingilizdir. Şuan 50'li yaşlarda olup ömrünün uzun kısmını Orta Asya ve Hindistan'da geçirmiş Gandhi vari bir kişilik. Et yemez, pahalı kıyafetler kullanmaz, çok sevinmez, çok üzülmez çok kararında bir insandır.
istanbula geldiği ilk yıllarda (1998) burdan sonra Hocamızın anlatımıyla:
Şık görünümlü gayet eğitimli kişilerdi, kılık kıyafet yerindeydi. Tiplerinden radikal bir örgütlenmenin mensubu oldukları belli olmuyordu. Üniversitede çalışıyordum ordan tanıştık. Beni evlerine davet ettiler. Hindistanda eve yemeğe misafir davet etmek elindekini paylaşmak önemlidir ordan kalma alışkanlıkla hemen kabul ettim.
Yemek zamanı geldiğinde ortaya bir örtü serildi; akabinde elinde koca bir tepsiyle bir adam geldi ve tepsiyi örtünün hemen ortasına bıraktı. Tepsinin ortasında üzeri et dolu kocaman bir pilav yığını, içten dışa etrafı saracak şekilde yoğurt, salata ve patates kızartması vardı.
Ben vejeteryanım eti görmemle tiksinmem bir oldu ama nezaketi elden bırakmıyorum en azından oturur yoğurttan yerim diyorum. Herkes birden çöktü ve benide oturttular. Bekliyorum ki tabak gelsin ama nerde birden herkes kaşıklamaya başladı. iğrene tiksine yoğurttan ve patates kızartmasından aldım.
Onları eleştirecek siyasi görüşlerinden haberdar değilim müslümanda değilim ; ancak evlerine misafir ettikleri insanlara özenli yaklaşmamaktan daha kötü edinilmiş bir alışkanlık olamaz. Her sohbetimizde Hindistan çok pis demekten dem vurmayan arkadaşlar iğrenç arap kabileleri gibi neredeyse ortak bir kaptan elleriyle yemek yiyeceklerdi.