bir hatıranızı anlatırken üzerinden çok uzun yıllar geçtiğini farketmenizle içinize burukluk düşürür... kaptan amca'dan aldığınız şarabın 1999 yılına ait olduğunu farketmeniz ve sizin o sene daha okuldan yeni mezun olduğunuzu hatırlamanızla tavan yapar...
aslında hayatın eğlenceden, karşı cinsten vs. şeylerden ibaret olmadığınız anladığınız yaştır... ne koyarsanız artık cebinize en sonu onu çıkarırlar üstünüzden gömülürken...
öyle böyle bir yaştır, bok gibi...
bir yanınız hala onsekizleriniz isterken diğer yanınız kocaman bir adam olmuştur bile... büyümekle çocuk kalmak arasında bocalanmaktır 26 yaş...
git gellerin aşırı çok olduğu ve hayatın yarını için adam gibi kararların verilmesi gereken bir yaştırda...
cidden bok gibiymiş, şimdi yazarken düşündüm de... bir çeyrek asır yaşamak güzel bir şeymiş madem bu kadar yaşadık şu dünyanın sonunu görelim be... *