bir anathema şarkısı sayesinde* tanıştığım, klipteki güzel sahnelerden ve imdb puanından sonra duygulu bir aşk filmidir heralde diye düşünerek izlenecekler listeme aldığım filmdi. geçen gün yine aynı şarkıyı dinlerken ya neymiş bunun tam olarak konusu dedim ve konunun orijinalliğine vurulup hemen açtım filmi. zaten bir buçuk saatlik kısa bir film su gibi aktı geçti. son zamanlarda izleyip de etkisinde kaldığım ender filmlerden. psikolojimi ciddi anlamda altüst eden izlerken düşündüren ve kıyametin böyle gelmemesi için dua ettiren bir film.
konuyu çok orijinal buldum. bir distopya mı demeli kıyamet senaryosu mu yoksa sadece insanlığın genelini etkileyen bir dram mı bilemiyorum ama daha önce hiç görmediğimiz bir şey olduğu kesin. bu orijinal konunun üzerine klişe sayılabilecek ama kahramanları gönlümüzü fetheden bir aşk yerleştirilmiş. duyuyu kaybetmeden önce anlatıcıyla birlikte verilen görüntüler ve duyuların kayıpları arasındaki geçişler gerçekten mükemmel. böyle derin derin hissediyosunuz. ekşi'de yazılanları da burada yazılanları da okudum bazı arkadaşlar senaryoyu tatsız tuzsuz bulmuş, yönetmeni beğenmemiş falan ben hiç katılmıyorum o denyolara. senaryo gayet iyiydi verilmesi gereken duyguyu klişelerden ve abartıdan uzak içten bi anlatımla vermişti. yönetmen de işini gayet iyi yapmış çekimler, planlar, renkler falan çok iyiydi. ewan mcgregor'ın bisiklet sahnesi ve vapurdan indiği sahneyi özellikle çok beğendim.
daha uzun uzun yazılır ve konuşulur bu film hakkında ama yorgunluktan göz kapaklarım kendi kendine kapanmaya başladı, o yüzden bu kadar yazabildim. zaten kafam da pek yerinde değil yoksa daha neler neler vardı filmle ilgili yazacağım ama üç gündür erteleye erteleye bi çoğunu unuttum ve ortaya böyle boktan bi entry çıktı.
uzun lafın kısası izleyin ve kendinizin farkına varın. koklayabiliyosanız, tat alabiliyosanız, duyabiliyosanız, görebiliyosanız ve özellikle dokunabiliyosanız kıymetini bilin. filmi izledikten sonra bu duyulara bakışınız değişecek emin olun buna.