türkiye'ye şeriatın gelip gelmeyeceğini tartışmadan önce şeriatın ne demek olduğuna bakmak gerek önce. kelime anlamıyla yol, adet olarak bilinse de aslında bizim gözümüzün önüne canlanan iran gibi müslüman(!) ülkelerdeki islamiyete aykırı uygulamalar geliyor.
peki iran'la aramızdaki fark nedir ya da iran gibi bir ülke islamın şekil değiştirmesi ile şeriatı nasıl ortaya çıkardı.
iran'ın türkiye'den en büyük farkı bazı geleneklerini islam dininden üstün tutmayla başladı ve bu adetler zamanla öyle yerleşti ki din gibi kabul edilmeye başladı.
Mevlana'nın bu konu ile ilgili yorumu da şöyle olmuştur, hiçbir zaman arap ülkeleri ve farsça konuşanlar yüce kitap kuran-ı kerim'i Türkler kadar detaylı anlayamayacaklar, işte bu yüzden mesneviyi farsça yazdım. Mesnevi onlara kuran'ı anlatabilmek için yazılmış, tercüme niteliği taşıyacaktır.
Çünkü ne yazık ki onlar kuran-ı kerim'i anlamak için çaba sarfetmeyecekler okuduklarını sığ olarak yorumlayacaklar ve kendilerine uyduracaklardır.
islam dini hiçbir insanın incitilmesi taraftarı olmadığı gibi, affediciliği de ön planda tutmaktadır. bunun içindir ki yüce peygamberi Hz. Muhammet kendisini öldürmek isteyenleri hatta Hz. Hamza'yı öldürenleri bile affetmiştir. bunu bilen hangi müzlüman şeriat kurallarına uyup insanları cezalandırabilir.
kısacası şeriat cahil, okumayan ve adetlerini herşeyin üzerinde tutan müslüman ülkeler için kaçınılmazdır. okumak derken okuma yazmayı kastetmediğim heralde anlaşılıyordur zira öyle olsaydı okuma yazma oranının yüzde 90'larda olduğu iran şu anda dünyanın en ileri ülkelerinden biri olurdu.
türkiyeye gelince şeriat gelmedi, gelmez. bu ülke cehaletten kurtulmak için her geçen gün çaba sarfettikçe, oturup çocuklarına eğitim verdikçe ve eğitimi yaygınlaştırdıkça, Atatürkün çocukları bu oyuna gelmez.