ulusalcılığın ne olduğunu bilmeden ulusalığı kötülemeye çalışanların -bilip de insanları yalanlarla ulusalcılıktan soğutmak isteyenlerin- 3-5 hamasi konuşmayı kullanarak ulusalcılara b.ok atma çabasıdır.
şimdi gelelim gerçeklere, bir ulusacı olarak az sonra yazacaklarımı yalanlayanların alnını karışlarım.
kıbrıs elimizden çıkmamışmış bu ulusalcı karşıtı güruha göre. ey iman edenler pardon ab'ye koşulsuz destek verenler. kıbrıs konusunda 1959 ve 1960 anlaşmaları esas alınır. 1959'da zürih'te imzalanan anlaşmanın 8. maddesi der ki; "Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının, Türkiye ve Yunanistan'ın birlikte katıldığı ittifaklara ve uluslararası kurumlara Kıbrıs Cumhuriyetinin de katılması dışında. EK- 1'de belirtilen savunma, güvenlik konuları ve dış işleriyle ilgili herhangi bir yasa veya karara karşı, ayrı ayrı veya birlikte kullanılmak üzere nihai veto hakları olacaktır." Ayrıca 23. Madde der ki; "Kıbrıs Cumhuriyeti; ingiltere, Yunanistan ve Türkiye'ye, niteliği ne olursa olsun, her türlü anlaşmalar için, en ziyada müsaadeye mazhar ülke koşulu tanıyacaktır."
yani ey dalyaramos, hellori hazretleri burda diyor ki, ingiltere türkiye ve yunanistan'nın -yani garantör devletlerin- birlikte katılmadığı ittifaklara kıbrıs katılamaz. yani daha da açarsak, ingiltere ve yunanistan'ın üye olup, türkiye'nin üye olmadığı ab'ye kıbrıs üye olamaz. gayet açık değil mi?
peki 1 mayıs 2004'te kıbrıs nasıl üye oldu anlaşmalara ve hukuka aykırı şekilde? zurnanın zort dediği yer işte burası. pek sayın tayyipçiğim kıbrıs'ın ab'ye üye olması kararını uluslararası tahkim'e götürmeme sözü verdi ve 17 aralıkta adaylık sözü aldı. eğer ki, biz hakkımızı arayıp uluslararası tahkim'e gidip ulusal çıkarlarımızı savunsaydık kıbrıs'ın üyeliği askıya alınırdı, ab üye yapsa bile bu dünyanın gözü önünde bir hukuksuzluk olurdu asla ve asla ab bize adaylık statüsü vermeyecekti! Ama biz bunu yapmadık, Kıbrıs karşılığında ab'ye aday statüsü aldık. Şimdi güney kıbrıs, ab üyesi olunca ne oldu ey dalyaramos? kıbrıs sorunu bm temelinden, ab temeline kaydırıldı ayrıca, güney kıbrıs'ın türkiye ve k.k.t.c üstünde eli güçlendirilmiştir ve güney kıbrıs bm'de adanın tümünü temsil etme hakkını eline alırken bununla beraber kuzey ab nezdinde kontrol dışı bölge olarak tanımlanmakta ayrıca k.k.t.c vatandaşı insanlar ab vatandaşı sayılmamaktadır. evet harbiden kıbrıs elimizden gitmemiş değil mi bu olaylarla?
ab üyelik için sözde ermeni soykırımını şart koşmuyor -görünüşte- arkadaki zihniyete bakınız efendiler. ab üyesi olup da sözde ermeni soykırımını tanıyan karar almayan kaç meclis var? ingiltere dışında yamulmuyorsam 7. Fransa, italya, almanya, belçika, hollanda başı çekenler. ab kaç üyeli bir birlik? 27. üstelik bu ülkelerin bazılarında "ermeni soykırımı yoktur" demek suç. hani 301. madde konusunda demokrasi dersi vermeye kalkan ab, birliği içindeki ülkelere neden bir şey demiyor? -bakın diyemiyor demiyorum, demiyor- ermeni soykırımını kabul edin baskısı gelmeyecek ab'den diyen kişinin analiz yeteneğinin olmadığını belirtmekle beraber, mantığını çalıştırmaktan aciz olduğunu düşünürüm. ayrıca ab'nin 2000 yılında parlamento kararı ile bu sözde ermeni soykırımı olayı türkiye'ye ön şart olarak getirildi sonra bu karar geri çekildi. ancak, bu kararın geri çekilmiş olması ve mevcut üye ülkelerin kendi parlamentolarında aldığı kararlar göz önünde bulundurularak zihniyetin üstünü örtemez.
biz kopenhag kriterlerini 2000 yılında zaten tamamlamıştık, neden 2004'e kadar bekletildik? ayrıca şu ermeni soykırımı konusunda "adamlar ermeni soykırımını tanımak adaylığın ön koşulu demiyor ki?" diyenlere soruyorum, 1963 ankara anlaşmasına göre bizim serbest dolaşım hakkımızın olması gerekmekte neden serbest dolaşım hakkımız yok? aynı mantıkla anlaşmalar çerçevesinde hakkımız neden verilmiyor? çünkü uygulama çifte standart. zihniyet farklı. ab üyesi olmamız kabul edilse bile ülkeler referanduma gidecek. hiçbir ülkeye uygulanmayan bir uygulama- bununla beraber; hazmetme kapasitesi denen bir dalga çıkacak eğer "siz hamzetmediniz" derlerse, abdullah gül hazretlerinin 1994'te dediği gibi bahçedeki köpek kulübesine koyacaklar.
ab komiseri siyasi liderleri çağırmış çok mu? suudi kralı cumhurbaşkanını ayağına çağırıyor adam paşa paşa gidiyor. ab komiseri'nin ayağına çağırması bence bu bağlamda onur kırıcı bir şey değil de suudi kralı hangi kurumun veya kuruluşun başbakanı ki bizim ülkemizin en üst makamındaki kişiden üstün? bm genel sekreteri gelince de herkesi ayağına çağırsın. ab komiseri'nin gittiği ab üyesi ülkelerdeki benzeri davranışları var mı yok mu hele bir bakın?
tamam ab, pkk'yı terör örgütü listesinden çıkarmadı ancak, aynı oluşumun bir makamı değil midir avrupa adalet divanı? pkk'nın o dönem üst düzey yöneticisi olan osman öcalan'ın pkk'nın terör örgütü listesine alınmasına ilişkin itirazını "evet haklısınız" diyerek kabul etmedi mi? bu kabul kararı avrupa parlamentosuna gelmeyecek mi?
ab hem pkk'yı terör örgütü ilan ediyor, hem de örgütün yayın organlarını "özgürlük" diye nitelendirip kapatmıyor, vakıf ve derneklerini kapatmıyor, hatta ve hatta kırmızı bültenle aradığı adamlarını avrupa parlamentosu kürsüsünden konuşturuyor. evet haklısınız ab yazılı olarak pkk'yı terör örgütü olarak görüyor ama bizim sınır ötesi operasonumuza "aman ha" diyor, parlamentosunda kendi aradığı adamları konuşturuyor.
evet, asker yönetime karışmasın ancak unutulmamalıdır ki, türkiye'de askerin konumu farklıdır. bu "asker yönetime el koysun" demek değildir. hiçbir ab ülkesinin jeostratejik konumu türkiye gibi değildir, hiçbir ab ülkesinin toplumu militar bir yapıda değildir. siz türkiye'den asker-sivil ilişkisi bakımından bir isviçre, ingiltere, almanya, hollanda, danimarka olmasını bekleyemezsiniz. her ülkenin gerek toplumuna gerekse ülkesinin bulunduğu coğrafi konuma göre farklı koşulları vardır.
ayrıca, 16 aralık 2004 akşamında türkiye'ye imzalaması için 5000 sayfalık bir belge verildi mi, verilmedi mi? 17 aralık 2004 sabahı başbakan recep tayyip erdoğan 1 (yazıyla bir) gecede(!) 5000 sayfayı muhteşem(!) ingilizcesiyle hatim edip "belgede türkiye aleyhine bir şey yoktur" dedi mi, demedi mi? bu "5000 sayfa-1 gece" denklemi ayrıca tartışılmaya değer bir bilgidir bununla beraber bu belge ve ab'ye adaylığı başlatan ek protokol'ü türk devletini temsilen recep tayyip erdoğan mı imzaladı, yoksa beşir atalay mı imzaladı? tayyip erdoğan bu 5000 sayfalık belgedeki, "yer altı ve yer üstü su kaynakları ab yönetiminde bir komisyona devredilebilir" türünden maddeler için mi imzalamadı vatana ihanetten yargılanmamak için? yoksa bu 5000 sayfalık belgedeki lozan'a aykırı, sevr'e atıfta bulunan cümleler için mi? Neden beşir atalay imzaladı arkadaş?
biz ab'ye değil, ab'nin katılım sürecindeki ülkemize yaptığı çifte standarda karşıyız, hiçbir ab üyesi ülkeye adaylık sürecinde uygulamadığı yaptırımları bizden istemesine karşıyız.
ayrıca, bu ab'ye koşulsuz destek diyen arkadaşların, jose manuel barroso abimizin "ab ulus devletlerden oluşan bir birliktir" sözünü kulak arkasına iterek "ulusalcı" kelimesini farklı anlamlarda kullanmaları ilginçtir. ulus ne demek, ulusalcı ne demek, ulusalcılık ne demek? uzuvdan ulusalcı tanımı yapmak kolay geliyor size, hele bir de belgeli, kanıtlı konuşabilseniz adam sanacağız bir miktar ama bu da yok anasını satayım.
son olarak, üstte yazdıklarımı belgeli olarak tekzip edemeyenler "yalan söylüyorlar" zart zurt diye ötmesinler bir zahmet.
edit: bu yazımı 10 saniyede okuyup eksiyi basan nohot beyinli. ulan nicke verme de oku bir oku! işte kapasiteniz bu kadar oğlum, çıkıp adamlıktan bahsetmeyin bir de!