suriyelileri görünce insanın içinde oluşan hüzün

entry20 galeri
    12.
  1. hayal kırıklığına doğru yükselen hüzündür de.

    kışın kızımı okula bırakmak için metro alt geçidini kullanıyorum. kar yağıyor, hava soğuk... insanlar birbirlerini görmeden, umursamadan, çarparak bir şekilde hızla akıp gidiyorlar.

    metro merdivenlerinde dilenen 5 küçük çocuk.
    en büyükleri belki de kızımla aynı yaşta. tanıdık yüzleri, zira 1 yılı aşkın süredir aynı mekanda ailece dileniyorlar.
    meslek edinmişler gibi dursa da en büyüğü kızımla aynı yaşta küçük bir çocuk!

    saçları uzun bir erkek çocuğu...
    ayaklarında ne bot, ne çizme, ne ayakkabı. ayaklarında terlik, kar taneleri...
    ıslak, kirli, üşümüş ayaklarıyla küçücük bir erkek çocuğu; "suriyeliyim... açım, ekmek..."
    kucağında 2 yaşlarında bir kız çocuğu, hemen yanı başında ondan biraz daha büyükçe bir erkek ve diğer kardeşleri. en büyükleri hariç hepsinin montu var.

    kısa bir an kızıma ve o çocuğa baktım. kızım ısındıkça içim ısınır.
    ona daha sıcak bir mont bulabilmek için mağaza mağaza dolaşmışlığım vardır.
    çocuğa baktığımda buz kestim. o beni fark etmedi.

    ıslak kollarını açıkta bırakan tshirtü içimi acıttı. ayağındaki terlik, ıslak saçları...

    kendi kendime "kızımı okula bırakıp hızla geri dönüp, köşedeki mağazadan bu çocuğa bir mont bir de bot almalıyım" dedim. toplamda 5 dakikalık bir mesafe ama metro merdivenlerine döndüğümde yerlerinde değillerdi.

    can sıkıntısıyla ofise yürümeye devam ettim ki; sokağın köşesinde benim ufaklık...
    dudağında sigara, elindeki telefonla hararetle bir şeyler anlatıyor.
    telefonu benim telefonumla aynı marka...

    ben senin için üşümüştüm çocuk.

    içimdeki insanlığı sorguladım. çocuk hala orada, cebinde son model telefon elinde 1 a4 kağıda yazılmış; suriyeliyim, açım. ekmek...
    6 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük