gordon schildenfeld: bu adamı takıma kim kazandırmışsa beni de alsın. beş kuruş para da istemem. bundan kötü de oynamam! haa, derlerse ki senin yaşın geçti; amcaoğlu var bi tane. hem boyu da benden uzun sayılır...
ibrahim üzülmez: evliya torunu mu bu adam mına koyyim yaa? efsunlu mu? uefa beşiktaş'a yazı mı gönderdi; her maç üzülmez'in oynaması şart diye? yeter lan, her yıl ben bunu izlemek zorunda mıyım?
mehmet yozgatlı: hey yavrum hey. söyleyecek bişey bulamıyorum!
serdar özkan: yıldız adayıymış! ulan bu oyun stili halı sahada bile kalmadı! halı sahada zaten böyle oynasan döve döve atarlar dışarı...
ali tandoğan: bi gol daha attırdı rakip takıma, helal olsun.
ertuğrul sağlam: maç seyircisiz oynandığından, staddaki herkesin sesi kolayca duyuluyordu. bi bu adamın sesini duymadım. takımın ski tutmuş, sezonun en rezil futbolunu oynuyor. insan biraz bağırmaz mı, takdik makdik vermeye çalışmaz mı? taş mısın duvar mısın mına koyiim? hadi delgado'yu yedek bıraktın, sakattı belki, olabilir. ama bi takımın takdiği şu olabilir mi yaa: iki yan pas, bir kaleciye pas, kaleciden uzun top, top rakipte...
taraftar: hee, taraftar yoktu tribünde. ama ilk seyircili maçta 'demirören istifa' diye gotünü yırtmayan adamın beşiktaşlılığından şüphe ederim. ota boka karşı olan çarşı yönetime nasıl karşı değil, anlayabilmiş değilim.
yönetim: ulan bi büfeyi böyle yönetsen, büfe sahibi 2 ayda ıslak meşe odunuyla döve döve sakat bırakır. koskoca takım yönetiyorsun, kimse hesap sormuyor. süper iş...
hakem: yukarıda yazdıklarımdan sonra, hakem 2 penaltı vermemiş, 3 penaltı vermemiş zerre umrumda değil. takım hak etti mi puanı? hayır... ama bi orostopolluk vardı hakemde, tam çıkaramadım.
nikim yok benim: ömründen bi altı ay daha gitti bu akşam. skeyim böyle aşkın ızdırabını.