rum deyince aklına bir tek kıbrıs rum kesimi filan gelen cahillerin yıldırım bayezid'in sultan-ı diyar-ı rum olması hasebiyle hak ettiğini bulması olarak tanımladığı olaydır.
ey cahiller, bilin ki "rum", "romalı" demektir. "diyar-ı rum sultanı", "roma topraklarının efendisi", diğer bir deyişle "roma imparatoru" demektir. söz konusu ünvan ta 20. yy'a kadar pek övünülecek, sahip olanın iktidarını meşru, mertebesini "dünya hakimi" kılan bir ünvandı. ancak 18. yy'da kaydadeğer bir güç haline gelen rus hükümdarlarının, mühim bir alakaları olmadığı halde, "çar" ünvanı, alman imparatorlarının "kayser" ünvanı almasının nedeni budur.
osmanlı padişahlarına gelince... ta ki güçten düşünceye kadar, kendilerini, diğer bir çok ünvanlarının yanı sıra, roma imparatoru olarak tanımlamaya devam etmişlerdir. timur kendi yazdırdığı tüzükat'ında bayezid'i "diyar-ı rum kayseri" olarak anar. evliya çelebi'nin seyahatnamesinin afrika kısmını okursanız ta günümüz tanzanyası içindeki afrikalı kralların bile osmanlı hükümdarlarını "kayser" olarak andığını görürsünüz.
"kayser", julius caesar'ın kendisinden sonra imparator ünvanı olarak kullanılan soyadının bazı dillerdeki söylenişidir.
söz konusu aptalca gerekçeyi bir yana bırakıp, "hak ettiğini bulma" meselesini öyle değerlendirsen varılacak sonuç şudur: o dönemlerde tutan tuttuğunu, gücü yeten yettiğini... anladınız siz onu! ne hakkı? ne hukuku?
