Güzel bir ses duymaktı mutluluk içine işlemesiydi insanın. Ne olacağını kestiremeden beklemek hiç bu kadar ağır gelmemişti. Yol nereye gidiyordu? Kiminle gidiyordu? Sonu var mıydı? Yoksa bir ömür savrulur muydu?
Beklemek vurdumduymazdı, anlamazdı… Yorardı,dinlemezdi…Mutluluk neydi? Kimdeydi ya da kimdi? Bu bir delilikti.
Bir hastalık haliydi yaşamak veremli gibiydi dünya. Düşünceler apansız, acımasızdı…Çünkü ben köprülere şehir kurmam.
inanmak mıydı her şey güpegündüz körü körüne inanmak. Sen hep yalnızdın. Yanına kimseyi yakıştıramadın. Hep bir eğreti geldi dünya ayaklarının ucunda. Ne ezdin ne üstünden geçtin öylece bekledin. Çünkü en kolay olandı beklediğin…
Sen bir yıldızdın ve huzuru hep gökyüzünde aradın. Ucun bucağın yoktu, ele avuca sığmazdın. Kimse sezmedi seni…En iyi yaptığın şeydi saklanmak. Bir gün birini seni kabuğundan çıkarmasını hiç beklemedin çünkü kabuk da sendin.
Ne durumdaysan bir bir kendi tırnaklarınla işledin derine içine en derinine… Yoldun, yoruldun… izdin, kayboldun…
Işıktı içindeki karanlık kuyunda ve kimseye yaklaşmadın kimseyi yaklaştırmadın aydınlığına. Sen baktın şeffaflaştı dünya.
inancın içindeydi ve herkesten farklı inandığın gibi. Mutluluk yoktu huzur yoktu dinlenmek yoktu. Yüzyılın acısı çıkıyordu iliklerinden…
Ve hiçbir şey değiştirmeyecekti içindeki seni, hiç kimse etki edemeyecekti içine. Bencildin kabuğun sertti yırtıcıydın ve en çok kendini perçinledin.
iflah olmazdı. Ne istediğini hiçbir zaman bilmedi işine de gelmedi, düşünmedi.