persona

entry86 galeri
    72.
  1. muadilleri olarak akla ilk etapta mulholland dr. ve lost highway gelse de, haneke'nin la pianiste filminde de etkisinin yoğun bir şekilde hissedildiği, ingmar bergman filmidir.

    --spoiler--

    la pianiste filminde piyano öğretmeni olarak karşımıza çıkan isabelle huppert, çevresinde ahlaklı, kendisini işine adamış, otoriter bir kadın personası yani maskesi takarken; aslında yalnız kaldığı zamanlar bambaşka bir kimliğe bürünüyor, iç benliği ile yarattığı maske sürekli çatışıyordu.

    persona'da konu bu çatışma etrafında şekilleniyor. hemşire kız alma ile saygın bir sanatçı olan elizabeth sürekli çatışıyor. filmde beni en çok etkileyen ise, ikilinin kavgası sonrası elizabeth sahilde koşup, alma'nın arkasından kendisini affetmesi için yalvardığı sahne. çünkü elizabeth geçmişinden kaçarken birden gözden kayboluyor. tıpkı geçmişimizden kaçma isteğimiz, hatalarımızla yüzleşmemizin yaralarımızı kanatmaktan başka bir anlam taşımadığını düşünmemiz gibi. alma bunun üzerine şöyle sesleniyor: " beni affetmek istemiyorsun. çünkü bunun sana bir yararı yok." evet, geçmişteki bizi affedemiyoruz, çünkü ne yılları ne de yaşananları geri sarabiliyoruz. insanoğlunun olaylara pragmatist yaklaşımı, geçmişiyle yüzleşirken de ölçüt oluyor. belki de bir insanın duyabileceği en büyük korkulardan biri kendi geçmişine duyduğu korku. her an peşimizde, sürekli kovalıyor ve yarattığımız maskeleri düşürme gücüne sahip. bu korkuyu sinemada çok başarılı bir şekilde işlemiş bergman. film siyah-beyaz değil de renkli olsaydı bu kadar çarpıcı olur muydu bilemiyorum.

    --spoiler--
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük