sözü edilen sorun sosyalizmin algılanış biçimiyle alakalı. eğer başına bir ulus ekiyle alınan bir sosyalizmse bahsedilen marksistleri pek alakadar etmez, en azından özeleştiri biçiminde bir durum tahlili yapmaz.
diğer yandan eleştirilen türkiye sosyalist hareketiyse eğer, işte orada bir özeleştiri verilmesi gerekiyorsa detaylı bir biçimde verilir. dış dinamikler olduğu kadar iç dinamikler üzerinde durularak bütünlüksel bir değerlendirme yapılır. çala kalem, 2 kelam edilerek bu konunun içinden sıyrılanamaz ve çamur atılamaz. bu kişinin ancak ya eleştiriği yeteneğinin yoksunluğunu ya da art niyetini gösterir. her iki durumda içler acısıdır.
80 öncesi türkiye sosyalist hareketine damgasını vuran iktidar arayışı tartışmaları, iktidar perspektifinden uzak ve siyasal konjoktürünün iyi algılanamaması stratejiler üzerine kurulmuştu. 80 sonrası ise birlik çağrıları damgasını vurmuştur. bugün artık bunu aşılması gerekiyor. iç dinamikleri sosyalist hareketin artık bunu emrediyor bize. sosyalist bir iktidar perspektifi; kentli-emekçi bir karakterin harekete damgasını vurmasını ve işyeri örgütlenmesinin ciddi bir öneme sahip olunması. diğer bir yandan ise benzerlerliğin birliği'nin gerçekleştirilmesi, ki bugün sosyalist hareket bunu yapabilecek konumdadır. aklın daha çok netleşmesi gerekiyor.
diğer bir yandan sosyalist hareket kendini ezip geçen 80 faşist darbesi travmasını atlatmak zorundadır. o dönem kendine kurutuluş olarak gelen dinamikleri iyi değerlendirmeli ve ezberciliğini bozmalıdır. artık arkasından esebilecek bir sol rüzgarın olmadığı gerçeğini göz önünde bulundurmalıdır.
işte bu şekilde değerlendirilirse halka bağlanmanın ne şekilde olabileceği gözler önüne serilebilr. önenmli olan halkın kuyrukçukluğunu yapmak değil, onu önder kadrolarla hareket ettirmektir.