ekleme bir film olmuş resmen. will smith bob marley felsefesini, shrek severliğini, bi yerde william wallace ifadesini her ne kadar filme yaymaya çalışsa da. -işte böyle diyosun, kaç milyon dolarlık filmi iki dakikada harcıyorsun adamım.- mesaj kaygısı güdülmüş, bu yüzden ekleme olmuş. filme tam anlamıyla bu mesajlar yedirilmemiş, bu yüzden ekleme olmuş. hani olacak o kadar mesaj sekansı bile daha faydalıdır, o denli. bu tür filmleri de ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar ya, olmuyor işte. hele de obez bir toplumu o denli atletik yaptılar, zeki ve kıvrak hareketler eklediler ya, kendi içinde harmanlayacaksın ki zevk alabilesin filmden.
şimdi filmi bu zombi-vampir karışımı lain ırkın virüsle ileri yönde bir mutasyona uğradığı ön kabulüyle izleseydik, hatta yanımızda bir adet panik atak kız olsaydı olaylara bakış açımız değişirdi. ailesini kaybetmenin verdiği bir intikam duygusu, yalnız yaşayıp da bir anda onu kurtaran ablaya ilk çıkışları falan, bir de çekmecede her ihtimale karşı bir el bombası bulundurması gibi kurgular artık izleyiciyi sarmıyor. insanlar istiyor ki, resident evil misali gerizekalı zombilerle savaşılsın, aptal aptal dövüş teknikleri sergilensin, feminist damarlar şişirilsin falan.
bir de şu tecrübeyle sabittir ki; bir filmi türkiyeye gelmeden altı ay önce falan izlemeyeceksin. ulan millet onu konuşuyor, sen "sizin keşfettikleriniz benim terkettiklerimdir" havasıyla yürüyorsun caddelerde; senkronizasyonu tutturmak elzem. yorumun da filmin gelişiyle gelmeli ki izleyen de izlendikten sonra açıp yoruma baktığında "aha ben dediydim" diyebilsin...
ha bir de 28 gün/hafta sonra gibi bağıl olmayan filmler -karakter bakımından- göz önüne alındığında bu filmin de serisi yapılır diye de demeden edemiyor insan...