taçlı begüm

entry16 galeri
    11.
  1. "Güreşte erkek kardeşini yendiği, Şah ismail'den daha iyi ok attığı ve Osmanlılara esir düştüğü rivayet edilmektedir.

    Tıpkı Osmanlılar gibi Türk-iran imparatorluğunun kurucuları olan Safevi Hanedanlığı, aslında Safeviye tarikatı da Türkmen boylarından oluşmaktaydı. Erdebil’de kurdukları bir tekkenin etrafında topladıkları müritleriyle birlikte, ‘Kızılbaş’ diye bildiğimiz topluluk, 16. yüzyılda devlet kurmuşlardır.

    Osmanlıların aksine Safevilerin devlet nizamlarındaki Türkmen karakterini ve kültürünü daha uzun muhafaza ettiklerini görmek mümkündür. Mesela en basit örnek; Safevi şahları Türkmen kanından olmayan kadınlar ile evlenmiyorlardı. Türk töresince sadece Türk anadan doğan çocuklar tahtta hak sahibi olabilirdi. Bu basit örnek elbette yanıltıcı olabilir, unutulmamaliki Safevilerde de Osmanlıda olduğu gibi hicap adeti yaygınlaşmış, harem sistemi kurulmuştu. Fakat bunlara rağmen Safevi Türk kadınının aşırı şekilde tabulaştığından bahsetmek yerinde olmayacaktır. Nitekim Türk-iran imparatorluğuna seyahat etmiş olan Avrupalı seyyahların yazdıklarına bakacak olursak bunun yanlış bir kanaat olacağını anlamaktayız. Avrupalı gezginler Safevi kadınlarının (gerek saray kadınları olsun, gerekse halktan kadınlar) ekonomik olarak özgür olduklarını, kervansaraylar ve hatta şehir sahibi olabildiklerini yazmaktadır. Halktan kadınların ailenin parasının sahibi olduklarını, eşlerinin lazım olunca onlardan para istediklerini yazmışlardır. Başları açık olsun veya olmasın, kadınların sosyal hayattan alıkonulmadığını okumak mümkündür.

    Türk-iran imparatorluğunda Safevi kadının islamlaşma sürecindeki Türk kadınlarının durumunu koruduklarını söyleyebiliriz. Mesela ordu kumanda eden soylu bir kadından bir bahis geçmektedir. Buna ilaveten kadınların oluşturduğu müfrezelerin varlığından da dem vurulmuştur. Bu iki anekdottan anlaşılıyorki Safevi Türkmenleri, Osmanlıların aksine, Türk bozkır geleneklerine daha sıkı bağlıydılar.

    islam öncesi ve az sonrasındaki dönemde olduğu gibi Türkmen kadınları gerektiğinde silaha sarılabiliyor ve kullanabiliyordu. Bunun ete kemiğe bürünmüş canlı örneği çeşitli dedikodulara da konu olmuş olan Taçlı Begüm Hatun’dur. (16. yüzyıl) Asıl ismi Bihruze olan Taçlı Hatun, Dede Korkut Hikayelerinden aşina olduğumuz Türkmen kızı tipine uygundur.

    Kendisi Türkmen asıllı Bağdad valisinin kızıdır. Güzelliğinin yanında yiğitliği ve cesaretiyle de nam salmış, ata binen, ok atan bir Türkmen kızıdır.

    Bu Türkmen kızının namını duyan Şah ismail (1487-1524) bu kızla görüşüp aşık oluyor ve sonunda evleniyordu. Evlenmeden önce bu Türkmen kızının şartlarını kabul etmek zorundaydı; Bihruze Taçlı Begüm Hatun, Şah’ın yapacağı her sefer çıkmak istiyor, bu seferlerde aktif olarak savaşmak istiyordu. Şah bu isteği kabul etmişti. 1514 yılında Osmanlı-Safevi savaşı esnasında Tacli Begüm’ün de katıldığı bilinmektedir. Hatta bu savaşta esir alındığı dahi söylenmektedir. Eğer o dönemden kalma dedikodular doğruysa, Bihruze zamanında Trabzon’da valilik görevini ifa eden Osmanoğullarından Şehzade Selim’i veliaht olmadığı için reddetmiş, eş olarak Şah ismail’i seçmişti. Dedikodulardan anlaşılan, Şah ismail ile Yavuz Sultan Selim arasındaki savaşın aslında bu Taçlı Begüm adlı Türkmen kızı nedeniyle çıktığıdır.

    Geriye kalan sebepler aslında savaşı ‘legalize’ etmeye yarayan bir kamuflajdır. Savaşta esir edilen Taçlı Begüm, Yavuz Sultan Selim tarafından bir büroklatla evlendirilmiştir. Sultanın, Taçlı Hatun’u "ben Şah’ın çiğnediğini çiğnemem" diyerek istemediği rivayetler arasındadır."
    2 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük