tol

entry42 galeri
    41.
  1. Sabah bir elin omzumu ısrarla dürtmesiyle uyandım. Elin sahibi sabırsız bir sesle, ‘’ Kalk Şair kalk, her taraftan yürüyorlar, devrim olacak,’’ diyordu.
    ‘’O zaman Asya çıkmasın evden, ‘’ dedim yarı uyanık, yarı rüyada.
    Kalktım, odadan çıktım.
    Çocuk çoktan ayakkabılarını giymiş, kapının önünde Asya’nın saçlarını okşuyordu.
    ‘’Asya!’’ diye bağırdım.
    Sakin bir güneş baktı yüzüme.
    ‘’ Bu sabah daha da güzelsin,’’ dedim. ‘’ Sabah ve devrim seninle güzel.’’
    Nezaketle gülümsedi, ‘’ Sağ ol,’’ dedi incecik sesiyle.
    Gövdesi de, kolları da, parmakları da incecikti. Dalgalı, küt saçları küçücük kulaklarının üzerine düşüyor, her hareket edişinde bir buklesi, dünyanın en güzel fizik kuralları eşliğinde ileri geri sallanıyordu. iyi eğitilmiş, çok sevilmiş, sağlıklı yemekler yemiş, sevişmeyi erken öğrenmiş kolejli kızların akıl uçuran duruluğu vardı beyaz yüzünde. Geniş geniş güldüğünde dudaklarının kenarları sivri uçlu birer hançer gibi neredeyse kulaklarına denk uzanıyor, kibar bir eğimle iki yana dizili inci dişleri, insanda yalama isteği uyandırıyordu.
    Asya’ya çok uzun bakmış olmalıyım ki çocuk, ‘’ Hadi Şair, devrim beklemez,’’ dedi, neşeli bir sesle üstelik.
    ‘’Sokayım devrimine,’’ dedim içimden, yüzümü yıkamaya, banyoya seğirttim. Benim evimin yarısı büyüklüğünde banyoda ,apak havlulara, her birini özenle raflara dizilmiş krem, şampuan ve koku şişelerine, ayna gibi lavaboya sinek pislikleri gibi yansıyan kirli sakallarıma öfkeyle baktım .Bir an bu çocukların nasıl bu kadar güzel, iyi, akıllı ve çalışkan olabildiklerini düşündüm. Az kıskançlık, çok kederden içim kalktı, lavaboya eğilip kuru öğürtülerle kusmaya çalıştım.
    Kirli sarı safralar çıktı içimden, boğazım zehre kesti, çalkaladım ağzımı, defalarca gargara yaptım. Tuvalete oturdum, külotuma bakmamaya çalıştım. Henüz temiz bir adam sayılmazdım, ama huylanırdım böyle şeylerden.
    Çıkmadan önce Asya’yı öptüm, nergis kokuyordu.
    ‘’inşallah dünkü gibi olaysız biter,’’ dedi bizi uğurlarken.
    ‘’inşallah bol bol kan akar, ortalık birbirine girer, her yer yıkılır,’’ dedim gülerek.
    Asya’nın gözleri büyüdü korkuyla, çocuk ‘’ o kadar da değil ‘’ der gibi yüzüme baktı.
    Çocuğun gri fortuna atladık.
    ‘’Ne olacak dersin?’’ diye sordu yolda.
    Her şeyi en ince ayrıntısına dek hesap ederdi ,ama iş böyle yuvarlak, her şey gibi meselelere gelince bana sormadan edemezdi.
    Hoşuma giderdi bu da benim.
    ‘’Bir bok olacağı yok,’’ diye salladım günün ilk sigarasını yakarken.
    ‘’Pek küçümsenecek gibi değil bu kez durum.’’
    ‘’Herkes bırakırsa, sendikacılar bırakmaz,’’ diye kestirip attım yine.
    Ses etmedi.
    ‘’Kadıköy’e Ruhiler gitse daha iyi olmaz mıydı ? Bizim Levent’le daha sıkı temasımız vardı,’’ dedi sonra.
    ikinci sigarayı yaktım.
    ‘’ Siktir et. iki tek atarız yürüyüşten sonra sahilde’’
    Gülerek başını salladı. Bir süre düşünceli düşünceli sustuktan sonra, ‘’ Makine olacak mı?’’ diye sordu.
    Çok ciddiydi, hiç sevmiyordum onun bu hallerini, suni bir şeyler vardı halinde tavrında.
    ‘’Hayır, işçi eylemi bu,’’ dedim.
    Yaşına yakışmayan, bilmiş bir edayla onayladı beni;
    ‘’Bence de doğru değil.’’
    Ağzını açtı mı susmak bilmezdi, ama korkardı silahtan.
    Sonra sıkıntılı, ama şefkatli bir sesle, ‘’ Hakkında konuşulanlardan haberin var mı ?’’ dedi.
    Ne söylenecekse derhal o ruh haline bürünüyordu .Bunu o kadar sektirmeden ve samimi bir şekilde yapıyordu ki, insan sık sık numara çekip çekmediğinden şüpheye düşüyordu.
    ‘’Var,’’ dedim kısaca.
    ihracım konuşuluyordu en tepelerde, ne var ki cesaret edemiyorlardı.Kuyruklu belaydım, ama kuyruğum çok uzundu, çok insan takılıydı o kuyruğa.
    Devam etti:
    ‘’Bu kadar içmemeni söylemiştim sana kaç kere.’’
    Bana üçüncü sigarayı da yaktırdı böylece:
    ‘’Evet, bana bu yüzden bir kere daha söyleme.’’
    Vazgeçmedi:
    ‘’ Dün gece perişan ettin bizi.’’
    ‘’Kusura bakma,’’ dedim.
    Bunun son olacağını umuyordum, ama yanılmıştım. Daha önce hiç denemediği bir yoldan, dura dura ilerledi:
    ‘’Bunu sorarken seni çok sevdiğimi, çok içten olduğumu bilmemi isterim .. Derdin ne Şair? Ve… benim yapabileceğim bir şey var mı ?’’
    ‘’Asya’ya aşığım,’’ dedim hemen, söze tam gereken dozda şaka gazı katarak.
    ‘’Onu biliyoruz, başka?’’
    Susturucu, kısa, yuvarlak bir şeyler söylemeliydim:
    ‘’içim sıkılıyor.’’
    Sustuk.
    0 ...