o psikolojiyi yaşadım ben. hem de bütün duygularıyla.
kötü, ruhsuz ve komik.
dolmuş kırmızı ışıkta durduğunda kapısı açıktı. pek karşılaşılmadık bir durumdu. atladım tabi hemen bir şevk ve aceleyle. şöförün "arkadaşım binmesen iyiydi ama neyse" bakışını hissettim yüreğimin en derininde. sonra süper şöför beni öne davet etti, "abi öne gel bi zahmet de şimdi polislerle papaz olmayalım"
antiparantez belirtmeliyimdir ki, denizli şehrinde ayakta yolcu almak yasaktır dolmuşlarda.
nerden bilebilirdi ki, ön kapısı bozuk olduğu için atladığım dolmuşun şöför amcası beni aslında trajikomik bir hikayenin en eğlenen insanlarından birisi yapacaktı. kırmızı ışığı geçtik. kapı kapanmıyor tabi. yolcular sesleniyor. bir yandan da şöför umutla düğmeye tekrar tekrar basıyor. yok yok işte olmuyor. sonra telsizden bir dolmuş siparişi veriyor ve dolmuşu kenara çekiyooor. buraya kadar herşey normal.
bir sonraki dolu dolmuş bizim kenara çektiğimizi görünce babacan bir tavırla duruyor ve ustavari bir edayla, şöför amcamıza sesleniyor "hayırdır amca nesi var kapının" tabi öyle el kol hareketleriyle olmuyor ustalık. yapamıyor haliyle ve gidiyor ki, bu arada ben hala önde oturmaktayım ve inatla buz gibi olan dışarıya çıkmıyorum. tabiiki murphy kuralları gereğince de acelem var.
bir sonraki dolmuştan bir amca indi. dolmuşun başına geldi. kapıyla uğraşmaya başladı. olmayınca, bizim inmemizi istedi, zira bizim oturduğumuz yerin çekmecesinde birşeyler varmış. o buz gibi soğukta indik aşağı. bu arada arkada oturanlardan sigarasını bitirenler tekrar girdi dolmuşa. dışarıda kimse kalmadı bizden başka. amcam kapıyla uğraştı uğraştı sonra şöföre "bas bakem bilader" şeklinde bir cümle sarfetti. şöför bastı, şuluuuk diye kapı kapandı. işte tam bu sırada aynı anda iki tane, ortamın seyrini değiştirecek olay oldu.
birincisi, yeni bir dolmuş geldi yarı dolu, şöför isteyenler bu dolmuşa binsin dedi.
ikincisi ise, tamirci olan şahıs şöföre kapı otomatiğine bir daha bas dedi.
dışarıdaki ben ve ekürim önce ikinci sorunun cevabını izledik tabi. sonuç hüsrandı. kapı açılmadı. üç dakika durduk orada, sanki o dolmuştakileri yalnız bırakmak istemezmişcesine, hiç acelemiz yokmuşçasına.. ama lanet kapı açılmadı ve biz orda değildik. içerideki yaklaşık 15 kişi bize mahsun mahsun bakıyordu, çünkü diğer dolmuş bizi bekliyordu ve onlar kapısı açılmayan bir dolmuşun kapının açılması gerektiği tarafındaydılar. ve murphy'yi katledercesine biz onların arasında değildik.
tüm duygularımı bir yana bırakıp, acımasızca diğer dolmuşa binip gittim.
psikolojim ise, trajikomedyanın, komedi tarafında bitti.