subjektivite kazandıracağım, sonra vay efendim ben duymadım olmasın!
amcam çocukluğum gibi sanki. biz çocukken deniz kenarı şehirde oturdukları için amcamlar, yazın onlara giderdik. kuzenler bir arada olsun, tatil birlikte geçirilsin, bir de tatil köylerine, butik otellere verecek parası yoktu bizimkilerin. (bkz: memur çocuğu olmak)
yine olsa yine aynı şekilde geçirmek isterim çocukluğumun yaz tatillerini, şüphesiz. işte amca demek benim için tatil demek, çocukluk demek, mangal yapmak demek. amca demek tek katlı bahçeli evin önündeki arıktan akan suyun içerisine ayakları uzatıp ıslatmak kuzenlerle demek, salyangozların üzerine tuz döküp büzüşmelerini izlemek, kara sinekleri sineklikle sersemletip kavanozun içerisinde toplamak demek. çocukluğa dair tatilsel güzel şeyler amca. bir de yaşlanmayacak gibi sanki.
insan kendisinin büyüdüğünü nasıl fark etmiyorsa; annesinin, babasının, anneannesinin, dedesinin, amcasının yaşlandığını da öyle fark etmiyor. ne zamanki insanın kendi sorumlulukları artıyor, küçük çocuklar teyze/amca demeye başlıyor, çevrendeki herkes evlenip çocuk sahibi oluyor o zaman fark ediyorsun büyümüşsün. sonra annen, baban, amcan, teyzen sevdiklerin yani birer birer hastalanıyor. nasıl hastalanırlar lan? sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi. biri bize bunu söz vermiş gibi. söz vermiş de tutmamış gibi.
yazdım yazdım sildim lan. gözlerim doldu yazarken yine. böyle bir kötü şey hakkında entry girince 'geçmiş olsun' mesajları geliyor ve tekrar tekrar aynı şeyi hatırlatıyor insana. özet olarak anlatmak istediğim insan büyüyor, büyürken de sevdikleri yaşlanıyor, hastalanıyor, ölüyor. büyümek kötü bir şey. kötü.