"Hukuk-I Şahane" Abdülhamid Yağmurdan Kaçarken Tutulduğu Dolunun Ne Olduğunu Biliyordu. ingilizlere Hayır Dese, Ruslar Yeşilköy'deydi, Her An Başkente Yürüyebilirlerdi. Evet Dese, istanbul'u Kurtarmış Oluyordu Ama Kıbrıs'ı Kurdun Pençesine Teslim Etmiş Oluyordu. Bir Şeyler Yapmak için Kıvranıyordu Genç Sultan. Tuttu, Kraliçe Victoria'ya Mektup Yazıp Bir Şeyler Yapmasını Rica Etti.
Sonuç Alamadı. Ne Yapıp Edip Hem Tazminatı Düşürmeli, Hem De Balkanlar'daki Topraklarına Bir Geçit Açmalıydı. Berlin Kongresi'nde Ruslarla Yapılan Antlaşmanın Lehimize Değiştirilmesi ihtimali Belirmişti. Bu Fırsatı Kaçırmak istemiyordu.
işte O Sıkıntılı Çırpınış Günlerinde işgalin Geçici Olması Ve Rusların Kars, Ardahan, Batum Gibi Vilayetlerden Çekilmesi Halinde ingiltere'nin De Kıbrıs'tan Çıkacağını Taahhüt Etmesi Şartıyla Antlaşmayı imzalamak Zorunda Kaldı. Tarihler Yine Sıcak Bir Temmuz Gününü Gösteriyordu:
15 Temmuz. 133 Yıl Önceydi. Antlaşma Metnini Masasına Koydu. Bir Şart Daha Eklemek istediğini Söyledi.
O Şart Sayesinde Kıbrıs'a Müdahale Edildi; Bu Şart Layard'ı Şaşırttı Ama Abdülhamid Kararlı Görünüyordu. Yazılı Bir Güvence istiyordu. Kabul Ettiler. Bunun Üzerine Sol Üst Köşeye Kendi El Yazısıyla Şunları Yazdı Ve Altına imzasını Attı:
"Hukuk-i Şahaneme Asla Halel Gelmemek Şartıyla Muahedenameyi Tasdik Ederim." Altına Da Büyükelçinin Sözleri Yazıldı. Bu Antlaşmayla Padişahın Haklarına Asla Halel Getirilmeyeceğini Beyan Etti. Nitekim Berlin Kongresi'nde Borcumuz Düşürüldü, Makedonya Ve Arnavutluk'a Doğu Rumeli Diye Bir Geçit Açıldı Ve Devlet Nefes Aldı.