yıllar yılı gecenizi gündüzünüze katarak ekstra mesailere kalıp eve üç kuruş daha fazla götürmek uğruna fabrikadaki sapık ustabaşınıza katlanarak erkek olmanıza rağmen tacizlere boyun eğdiğiniz, biricik anam ve daha henüz okul çağında olup yeni yeni regl dönemlerine girme arefesinde olan kız kardeşim sağlam beslensin, zekasında sıkıntı yaşamasın diyerek kendi masraflarınızdan kısıp haftada bir pirzola, nutella, kuzu incik gibi yiyecekleri evden eksik etmediğiniz, bir yuva kurmanın hayaliyle 35 yaşına kadar gelip sabrederek dişinizi tırnağınıza taktığınız, ömrünüzü, yıllarınızı, saçınızı ayaklarına süpürge ettiğiniz annenizin; dulluğun canına tak etmesi akabinde iyice yoldan çıkmasıyla karşılaşılan yürek burkan, mülevves ve ibret unsurları teşkil eden, aynı zamanda da hayatın bir gerçeği niteliğinde doğrular ortaya koyan hadisedir...
her zamanki gibi yine işten eve dönüp apartman kapısının önüne gelince "ulan bu amk apartmanına asansör yapsalarmış keşke şimdi kim çıkar 3 kat merdiveni " diyerek kendi kendinize söylenirsiniz. sigaranızdan son fırtı alıp izmarini bahçeye sallar, anahtarla kapıyı açtıktan sonra yorgun ve bitkin bir halde yavaş yavaş merdivenlerden çıkmaya başlarsınız. 2. katı çıkıp 3. katın merdivenlerine ayak bastığınızda yukarıdan tuhaf birtakım sesler gelmektedir.
"alla alla ne sesi bu acaba hmm" diyerek daire kapısının önüne geldiğinizde, paspasın kenarında teki ters dönmüş 14 yıllık emektar kapıcınız muammer abi'nin lacivert ay çiçeği desenli terliklerini görüp heyecanla anahtarı kapıya sokmaya çalışırsınız ama sonradan sessizliğe bürünüp "du bakalım belki annecim rahmetli babamın eski terliklerinden birini atılsın diye dışarı koymuştur" dersiniz ama öte yandan da babanızın hiç öyle bir terliği olmamıştır, o terlikler bizzat kapıcı muammer abi'nin terlikleridir.
gayet sessiz bi vaziyette yavaşça anahtarı kapıya yerleştirir, hırsız gibi ayak uçlarında eve girersiniz ve banyodan takır tukur sesler geliyordur. aynı zamanda da anneniz "evet evet işte orası muammer" diyordur.
"ulan be şerefsiz adamım ben meğerse sifon bozulmuş annem sifonu tamir ettiriyo galiba" dersiniz ve banyonun önüne geldiğinizde annenizin kıyafetlerini yerde görürsünüz. sizin geldiğinizden haberleri yoktur. banyoya dalmadan doğruca mutfağa gidip kahverengi saplı kör ekmek bıçağını elinize kaparsınız. yıllarca "bu amk bıçağı kesmiyo ekmekleri" diye sövdüğünüz bıçak artık sizin namus silahınızdır.
şırankk diye banyonun kapısına tekmeyi basıp dul anneyi kapıcının kucağında zıplarken görürsünüz. kapıcı muammer abi pantolonunu dizine kadar sıyırmış, üstte fanila anneye riding cowgirl yapıyordur.
sizi görünce şok olmuş vaziyette kapıcı hemen pantolonu toparlamaya çalışır anneniz de bi eliyle memelerini kapatmaya çalışıp, diğer eliyle yüzünü kapatır ve küvete saklanmaya yeltenir. aklınız başınızdan uçmuş, saniyeler adeta saatlere dönüşür ve zaman durur... ani bir manevrayla bıçağı kapıcının gırtlağından sokup çıkardıktan sonra, gel lan buraya deyip önce bıçağın sapını güzelce temizledikten sonra annenin eline tutuşturursunuz, sonra hızlıca evden çıkıp 155'i arayarak cinayet ihbarı yaparsınız.
yaklaşık 10 dakika sonra polisler gelir ve annenizi yaka paça cinayetten götürürler. siz de apartmanın önünde sigaranızı yakar, uzaktan annenize parmak sallayıp "öyle g.te böyle y.rak" gibisinden işaret yaparak keyif sigarası içersiniz... dul annenizin yemediği bir şey kalmamış gibi bir de müebbet yemiştir ve hak ettiğini bulmuştur. kız kardeşiniz ise annenizi ömrünün sonuna kadar katil olarak bilecektir.
gerçekler sadece siz, anneniz ve topraktaki kapıcı muammer abi'nin arasında bir sır olarak kalacaktır...