diyarbakır desen kevgir...
diğer doğu illeri def gibi, gergin.
evde asker yolu,
polis yolu gözleyen vatandaş desen yay gibi.
tansiyonları 20/12...
istanbul'da, ankara'da yaşayanlar paranoyak.
sahil kesimlerine bile sıçradı tedirginlik...
rahatlıkları, neşeleri ve cumhuriyete bağlılıklarıyla bilinen şehirlerdeki insanlar artık eskisi gibi rahat değil.
herkesin 9 gözü, 14 kulağı oldu.
mutasyona uğradık resmen.
memleketin geneli desen... kelime yok anlatacak.
bebeklere, çocuklara tecavüz.
kadına şiddet.
gece evine dönen kadına tecavüz.
minibüse binen gencecik kız şimdi ölü.
ayakkabı kutularında milyonlar.
bilmem ne vakfında 45 çocuğa tecavüz, vekiller komisyon kurulmasına hayır oyu verdi.
bilmem neden sorumlu bakan bir kereden bir şey olmaz dedi.
şehit haberi gelmeyince insan şaşırır oldu (!)...
gençler desen; amerika konsolosluğundaki sıra görülmeye değer. ola ki bir şey olur da kaçış kapım olsun diye düşünenlerle dolu.
hala hiçbir şey yok gibi rutin hayatlarına devam eden insanlar.
tepki vermekten korkuyorlar desem gezi olayları aklıma geliyor, utanıyorum kendimden.
düşünüyorum, aklıma da mantıklı bir açıklama gelmiyor.
unutmuşlar desem gönül razı değil, toplanıyorlar desem mantık dışı...
antep'te bomba patladı. yazılanları okuyorum; antep'tekilere müstehak diyenler var.
yine okuyorum, çoğunluğa çatanlar var.
diğer ortamlara bakıyorum; cümleler farklı ama çatı aynı...
içimden küfür savurup bir sigara yakıyorum ve düşünüyorum;
"yukarıda yazdıklarımın -ki onlarcasını yazmadım bile- bir film olduğunu düşünün. alın elinize çay, kahve, bira vs geçin tv karşısına izleyin. sonra okkalı bi hassiktir lan olur mu öyle şey dersiniz. dersiniz de memlekette yaşamaya hiçbir şey yapmadan devam da edersiniz... boşuna dememişler;