gizli gizli şifreleme teknikleri de geliştirmiş nesildir.
misal benim bir manitam vardı elif isminde, şayet evde müsait ise aramamı istediğinde üç kez 1'er defa kısa fasılalarla çaldırırdı, sonra da 4. çaldırışta 2 defa çaldırırdı.
ben de mal gibi telefonun başında beklerdim amk. bizim peder söverdi "lan hat mı düşmüyor acaba kim arıyor" diye, o da gelirdi telefonun başına.
"ya baba siktir git amk sana değil" derdim(tabi içimden derdim olm manyak mısınız), anlamazdı. tabi bir süre sonra sıkılıp salona giderdi de telefonun başında müsait kalır arardım manitamı.
o zamanları bilenler bilirler, telefon kapı girişinde böyle bir aynalı maynalı rafın üzerinde dururdu. altında üstünde danteller olurdu.
işte böyle sik sik mobilyalar vardı evlerde o zamanlar, telefon da bunun üstünde dururdu.
neyse manitayı arardık işte gizliden gizliye, "acaba yarın hangi parkta yiyişiriz" falan diye konuşurduk, tabi konuşma süresince ayakta dururdum, telefona uzanmak için de hafif eğilirdim.
meğerse işte o gün yaptığımız bu hareketler fıtık başlangıcı olmuş, birkaç sene evvel ameliyat olurken aklıma geldi elif.
neyse ki epey sevişmiştik kendisiyle de ameliyat olmamıza değmişti.