öfkesini kumsala boşaltıp
geri dönen dalgalar gibi
elinizi uzattığınız halde
hiç oldu mu kaçırdığınız
sevdiğinizi dalgalar gibi.
bir şeylerin kopmakta olduğunu
kapalı gözlerle bile görürken
bir türlü adını konduramayip
yanlış sabahlara uyandığınız
hiç oldu mu sizin de
dolu dizgin giden atın boynuna
korkudan bir yontu gibi sarılan
dizginleri kaçırmış binici gibi
hiç oldu mu kalktığınız
ter icinde uyanılan düşler gibi
hiç oldu mu kaldığınız
yaklaşmak için her attığınız adımda
biraz daha geri gittiğiniz
ve avucunuzdaki elin apansız
buz parcasına dönüştüğü
hiç oldu mu bilmeceleri çözemediğiniz...