Hiç acelesi olmayan insanlara eşlik eden hafif bir Ankara esintisi eşliğinde aceleyle yürüyorum. ilkbahardan eser yok. Güneş Ankara’yı terk etmiş ya da birileri kaçırmış ve şuanda işkence ediyor. Güneşin sevgilisi bulutlar ise bunu haber almış ve ağlamamak için kendini zor tutuyor. Ama bunu uzun süre sürdüremeyince bulutların gözlerinden ağır ağır süzülen yaşlardan bir tanesi tam kafama düşüyor. Bu süzülen bir damla; birazdan gelecek sağanak ağlayışın, hıçkırıkların, karanlığın habercisi. içimde buruk bir hüzün var, bulutları teselli etmek ve edememek arasında kalmış durumdayım. Ben henüz düşüncelerimle meşgul iken bulutların ağlama krizi sağanak halde başladı. Artık kendimi teselli etmem lazım, içimde büyük bir sızı.