insanın sosyal bir hayvan olduğu düşünüldüğünde zaten çoğu ünlü etolog ayna nöronlarına benzer şeyler olabileceğini söylüyorlardı. Fakat bu kadar komplike bir ayna nöron sistemine sahip olduğumuzu öngöremediler. O öngörü, onlardan değil psikoloji camiasından geldi. Persona yani sosyal sisteme uyum sağlamaya çalışan insanın şartlar izin verdiği ölçüde olmak istediği insanmış gibi yaptığı görüşü jung'a aittir. O dönemde pek seviştikleri, hatta o dönemden baba oğul gibiydik diye bahsettikleri freud bu fikre karşı çıkmıştı. Freud zaten hep insanların aslında o kadar da karmaşık olamayacaklarını, sosyal sistemlerin bu kadar gelişmiş mahiyetler içeremeyeceğini söylerdi.
O dönemde jung'un ünü artıncaya kadar freudçu etkiyle birlikte ünlenmesi zor oldu. Sonraki dönemde uluslararası psikoloji derneğinin başına jung geçince hayli güçlendi bu fikir. Jung hayatının bir kısmında dikkatle gerek bilinçle gerek bilinçdışıyla ilmek ilmek örülen bu maskelerin belli dönemde yalanlardan ibaret olduğunu düşündüyse de sonraki dönemde asıl popüler olan haliyle persona fikrinde biz ne kadar maskelerimizi örersek maskelerimiz de bizi o kadar örer fikrine inandı.
Persona filminin en büyük eksikliği de bu olarak değerlendirilebilir. Güdük bir maske, en önemli işlevi koparılmış bir fikrin dolaylı draması olmuştur film.