içimizdeki şeytan

entry168 galeri
    95.
  1. Romanda iki ayrı hikaye var.

    Biri içi çürümüş edebiyat mahallesinin hikayesi diğeri ise hastalıklı bir ruh haletine sahip ömer in hikayesi.

    Birincisi tamamen gerçekleri yansıtıyor. ikincisi ise aceleye getirilmiş yeterli inandırıcılığı olmayan bir hikaye.

    ikincisinden başlamak istiyorum. Hayatımız bir rastgelişler silsilesidir belki. En azindan kadersel düşünmezsek. MaCide ve Ömer in durumu bu rastlantısallığın çıtasını bir hayli yükseltiyor. Üstelik macide gibi bir kadın her şeyden önce kadın olması sebebiyle mantıklı olanın, akla yatanın peşinden gitmesi gerekirken ömer gibi bir paspalın bir kaybedenin zavallının peşinden gidiyor ki bu tamamen gerçek dışı. Bir kadın içgüdüsel olarak kendini garantiye almayi seçer. Mantıklıdır, realisttir. Ömer ise 5 dakikalık periyotlar halinde yaşayan, kalbinin derinliklerinde bir kökü bile olmayan öylece bitiveren duygularının ihtiraslarının heveslerinin esiri bir zavallı. Öyle zavallı ki bu zavallılığı, beceriksizliği Roman boyunca beni gerdi ve sinirlendirdi. Zaten bu zavallılığını suçu aslında içinde hiç bir zaman var olmamış bir şeytana atmakla katmerliyor.

    ikinci hikaye ise tam da olması olduğu gibi anlatılıyor ve edebiyat/aydın çevresinin kokuşmuşluğu göz önüne seriliyor. inceden inceye Peyami safa lara atsız lara göndermeler yapılıyor.
    Bugün de durum romanda anlatılanlardan farksız. Sağ ya da sol menşeli edebiyat dergilerine bakın hepsinin yaptığı körlerin sağırların birbirini ağırlamasından yalamasından ibaret.
    Yalananlar, ağırlananlar bunun bir hatır gönül yüceltmesi olduğunu unutup kendisine hakikaten bir paye, bir edebiyat nişanesi verildiğini zannediyor.
    1 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük