hayatı boyunca ayağına çamur bulaşmamış, yaşamı sadece önüne konulan tozlu ekranlardan aldığı haberlerden yorumlayan bir nesle uzun uzadıya bu bölgenin sosyokültürel yapısını anlatmayacağım. kaldı ki yaşadığım bölgedeki yanlışları yeri geldiğinde en sert dille eleştiren insanlardan biri bizzat benimdir.
genelde ana haber bültenlerine yansıyan çatışma görüntüleri ve otobüs yakma eylemleriyle gündeme taşınıyor okmeydanı. uzaktan bakıldığında ne kadar korkunç değil mi?! oysa ben ömrümün 30 yılını bu semtte yaşadım ve hala yaşıyorum. çatışmalardan haz aldığım söylenemez. otobüs yakma eylemleri de halkın yararına bir çıkış olamaz. çünkü zaten alınan yeni otobüs, açılan yeni bir ihale ile iktidar yanlısı kişilerin ceplerini doldurmaktadır. her gün işe otobüslerle giden insanların ekstra yürüme mesafelerine neden olması da çabası. bunlar kabul edilebilir eleştirilerdir ve anlaşılabilir.
gelgelelim işin gerçek boyutuna. holdingleşen medya, yaşananları provakatif bir dille ve üstelik gerçek dışı olarak düşünebileceğimiz bir türden insanlara yansıtır. burada yaşayan insanlara çizilen profil, baskın ideolojinin yıllardır öteki düşünceyi yok sayma paranoyasının bir ürünüdür. buradan yorumlara baktığımda, belden aşağı birkaç küfür dışına çıkamayan lugatlarıyla yaşamı kotarmaya çalışan gençleri görüyorum.
gerçekten yazık. okmeydanı yıllardır, hiçbir siyasi akımın etkisinde ortak hareket etmemiştir. evet, sol ağırlıklı bir düşünsel rüzgarlar mevcuttur. kürt ve alevi kökenli insanların çoğunlukta olduğu da doğrudur. bu olguyu anlamak için 1950'lerde başlayıp, 1960'lı yılların sonlarında hızlanan göz dalgasını iyi okumak gerek. buradaki direniş kültürü, sanılanın aksine, belirli radikal sol grupların etkisinde değil, yıllardır ülkenin tepesine çöreklenen faşizmin yarattığı bir baskının ürünüdür. burada bahsedilen radikal sol gruplar, halk desteğini yeterince alamamaktadır. çünkü halk, şiddete dayalı her türlü siyasal uzantıya karşı gelmektedir. Asıl sorun buradaki kitlelerin, iktidar ideolojisiyle ters düşen refleksleridir. torbacılar yoktur. fuhuşa rastlanmaz. kadınlara taciz asla görülmez. kadın erkek eşitliği egemendir. insanlar özgürce düşüncelerini dile getirirler. kitap okuma oranı ortalamanın çok üzerindedir. kültürel aktiviteler, ülke genelinde bakıldığında çok yukarıdadır. emekçi ve onurlu insanların bir arada olduğu ve ortak yaşama iradesinin ne demek olduğun çıplak gözlerinizle göreceğiniz bir semttir.
eğer resmi ideolojinin peşinden sürüklenen dogma düşüncelere sahipseniz anlattıklarımın hepsini unutun. çünkü öyleyse düşünsel anlamda sizin yaftaladığınız kişilerden biriyim. sanırım einstein bu noktada çok haklıydı.
isterseniz, sizi semti dolaştırabilirim. bir çay ısmarlayıp, edebiyattan sanata, felsefeden siyasete konuşur ve bu bölgenin hiçte öyle şeytani bir yanı olmadığını gösteririm size. çünkü bana göre dünyanın en güvenilir, samimi ve sıcak semtidir.