Günümüzün sosyal ilişkilerini, internet arkadaşlıklarını çeşitli bağlamlarda ve filozoflardan alıntılarla ele almış zygmunt bauman kitabı. Bunun yanında benim ilgimi en fazla çeken kısım Løgstrup ve Levinas alıntılarinin yer aldıgi ahlaka dair şu değerlendirmeydi:
“Ahlak ihtiyacı” (bu deyim zaten tezattır) “ihtiyaca” karşılık gelen hiçbir şey ahlakla ilgili olamaz) ya da düpedüz
“ahlakın tavsiye edilebilirliği”, kanıtlanmak şöyle dursun,
söylemsel biçimde tesis edilemez. Ahlak insanın doğuştan
bir tezahürüdür hiçbir hedef’e hizmet etmez; kâr, rahatlık, şan şöhret ya da iyileşme beklentisiyle yönlendirilemez kesinlikle. Kuşkusuz ki, nesnel olarak iyi, etkili ve yararlı
fiiller, ister tanrısal lütuf elde etmek için olsun, ister halkın
minnetini kazanmak ya da başka vesilelerle gösterilen acımasızlıkların bağışlanması için olsun, failin çıkar hesaplarından
kaynaklanmıştır daima; yine de bu eylemler gerçek anlamda
ahlaki olarak sınıflanamaz, çünkü bunlar güdülü eylemlerdir.
Sözlükte sürekli karşılastigim ahlak arayışı(ihtiyacı), ahlakın çökmesi vs. konulu başlıklardan dolayi bunu paylaşmak istedim. Ahlakı tavsiye edilebilir şekliyle ele alıyoruz ve hepimiz yeniden farklı yorumlayıp birbirimize buna uymamız yönünde baskılar uyguluyoruz. En önemli sorun burda ortaya çıkıyor.
edit: sondaki kesin sonucumu etik hocam görse basmıştı sıfırı böyle olabilir de olmayabilir de.*