Husserl ve heidegger'in derslerine katılarak onlar üzerine çalışmalar yapmıştır. Hatta fransızlara heidegger'i tanıtan adam desek yeridir.
Levinas'ı gerek döneminde gerekse döneminden sonra farklı ve bu yüzden önemli kılan şey ise felsefenin "ben" ve "aynı" kavramlarının yerine "öteki" ve "başka" kavramlarını getirmeye çalışmasıdır. Onların yerine dedik ama levinas, ben'i ve aynı'yı dışlamaz sadece bunun yerine öteki'yi ve başka'yı temel alan bir ontoloji, felsefe geliştirir.
Heidegger'i de burada eleştirir. Heidegger'in zamanın nesnel olmayışı ve varoluş içerisinde farklı anlamlar ve sürelere tekabül etmesi görüşünü kabul eder lakin onun dasein'ı fundamental ontoloji içerisine sıkışıp kalarak incelemesine karşı çıkar.
Burada kişisel bir yorum getirmem gerekirse, heidegger'in temel ontoloji içerisinde yaptığı incelemeleri okurken heidegger'in bunu neden temel ontoloji içerisinde yaptığına ilişkin gerekçelerini de görürüz. Heidegger, fundamental ontolojiyi öncelikli olarak ele almıştır ve bu yüzden dasein bu ontolojik bağlamda incelenir.
Levinas, bunu görmemiş olacak ki karşı çıkmıştır. Ama levinas'ın bizatihi kendisi heidegger'i "zorunlu bir geçit" olarak görür. Zira heidegger'in dasein, varlık çözümlemeleri tek başına bir felsefenin yükseleceği temel olabilir rahatlıkla.