çok ünlü bir sözü vardır cagdas'ın bilir misiniz? "günaydın, nasılsın?" der her sabah gevreğini yerken. aslında çok şey anlatır bununla bile. yok aga bu olmadı bak, sunay akın gibi hissettim kendimi. ha bi de bu arkadaş izmirli ya; zeytinyağını içercesine yer diye düşünüyorum beslenme alışkanlıklarını bilmesem de; akşamları çiğdemini çitlerken bira şişesinin kağıdını soyacak kadar da umarsız geliyor. sarhoş sarhoş araba sürecek kadar maceraperest, ama yine de o halde emniyet kemerini bağlayacak kadar da temkinli bir arkadaş. kendisini iyi tanıdığımdan değil, ben biraz bunları kafamdan uyduruyorum, biraz da yazdıklarından esinleniyorum.
ama bildiklerim üzerinden gidecek olursam, yani kendisi hakkındaki düşüncelerimi, nesnellikten uzak şekilde değerlendirecek olursam, genel geçer bir doğruyu belirtmeden: kendisi gayet güzel anlatım biçimiyle anılarını bizle paylaşıyor, güzel ve kısa diyalogları ile eğlendiriyor beni. her sabah işe gelişte suratımda oluşan meymenetsiz ifadeyi, yazılarını okuyarak giderdiğim birkaç yazardan biri. tekrar ediyorum, herhangi bir yargı belirtmiyorum, sadece kendi düşüncelerimi paylaşıyorum.
ama şöyle de bir güzellik de yapmıştır bana, uzun sayılmayacak bir süredir yazdığım sözlükten sıkıldığım, yazmaya üşendiğim zamanlarda, ıskartaya çıkmış raksotek kasetlerinin üzerine yeni albümü çıkmış popçunun şarkılarını çekiyormuşçasına, bana tekrardan yazma şevki aşılayanlardan biri de bu arkadaş. yanlış anlaşılmasın, iyi yazdığımı düşünmüyorum, daha çok okumak için giriyorum zaten sözlüğe.
bir de en başta tanımadığımı söylemiştim ya, okuyunca tanıdığımı farkettim.
dü düt: bu yazı 'komşunun tabağını boş göndermek olmaz' maksadıyla yazılmamıştır. içimden geldi valla sahanda yumurtamı paylaşmak.