bir örnek de ilkokul arkadaşım tuğba'dır. ilkokul 2.sınıfın sonuna kadar defterlerinin ve notlarının köşelerinin dümdüz (yeni alınmış gibi, yani içe doğru kıvrık değil) olması hem içimi yiyiyor hem de bana inanılmaz gelirdi, çünkü benimkiler ne kadar uğraşsam hangi ataçı taksam içeri doğru kıvrılıyordu. Tam 2 yıl boyunca her ders, defter köşelerine baktım sözlük abartmıyorum; en sonunda dayanamadım sordum. Bu arada tuğba'ya aşık da oldum. bilmiyor tabi. neyse, dedi ki "dirseklerimi ders dinlerken defterin köşelerine koyuyorum, onlar onu düz tutuyor". Ben sanırım hayatımın ilk aşkı olan kızdan gayet mantıklı ama benim aklıma gelmemiş olan metodu öğrenince, sen misin, 2.sınıfın sonuna kadar dirseklerimi defterin kenarına koydum. ben de koyuyorum bak farketsin diye. ama boyum uzun olduğundan hep en arkada oturmaktan ve ne yazık ki tuğbanın boy bakımından biraz kıt olması yüzünden bir türlü dirseklerimi ona gösteremedim.
Tuğba, sana aşkımı söyleyemeden taşındık biz. eğer 19 yıl öncesi yaşadığımız bu olayı hatırlayan ve "ahanda bu benim ayol" diyen bir tuğba varsa, bana haber etsin. eşşek kadar adam oldum, hala dirseğimi kitap ve defter köşelerine koyuyorum. valla. evlenir, çocuklarımıza da bu güzel alışkanlığı öğretir, musmutlu yaşarız. sonra da hayatımızı kitap yapar parayı kırarız. bir de sayfaları içeri doğru kıvrık olmayan kitaplarla dolu olan bir kütüphanemiz olur.
tuğba, eğer evlendiysen de bir daha düşün. kocana, çaktırmadan o kitap okurken ve ya birşey yazarken bir bak. nasıl kıvrık değil mi defteri? biliyorum hala içinde kıvrık defter fobisi ve nefreti var, eminim.