hunlar, diğer pek çok göçebe devleti gibi "tek millete mâl edilebilecek" bir devlet yapılanması içinde değillerdi. yüzyıllar boyunca bu topraklarda kurulan devletler bir "ulus devleti"nden ziyade "göçebe konfederasyonu" şeklindeydi. yani ortalamanın üzerinde başarılı olan bir topluluğun etrafına cebren ya da gönüllü olarak daha fazlası toplanıyor ve bunlar din-millet farkı gözetmeden aynı toplum içinde barınıyorlardı. tabii zamanı gelince de (hakim unsur zayıflayınca yahut diğer unsur kendinin yeterince güçlü olduğuna kanaat getirdiğinde) bir ayrılış/isyan/dağılma sözkonusu oluyordu. göçebe "devlet"lerinin bir anda yok olup, aynı topraklarda aniden tekrar dirilmesinin sebebi de budur. bu durum cengiz han'ın kurduğu devlette moğol'dan çok türk olmasını ve moğol devletinin parçalarının ilhanlılar(ilhanlı moğolları da memlüklere ayn-calut da yenildikten sonra hepsi anadolu da türkleşmiştir azerilere katılanlar zaten azınlık olduğu gibi geri kalan da orta asya ya geri dönmüştür) ve yuan devleti hariç cağataylar ve altın orda devletinin türkleşmesini açıklar.
hun kelimesi ulus,birlik,topluluk,koyun(bunun ne alakası var bilmiyorum) gibi anlamlara gelir, bu da hun devletinin bir göçebe konfederasyonu olduğuna delâlet eder niteliktedir.
fakat tüm bunlar dışında, hun devletinin hakim unsurunun ve çoğunluğunun türk halkları(sabirler,ogurlar,oğuzlar,yenisey kırgızları vb.)olduğu su götürmez bir gerçektir. çin yıllıklarında t'ukiular'dan (göktürkler) "hiung-nular'ın ardılları" diye bahsedilmesi ve hun dilinin hazarca,ön Bulgarca ve Çuvaşça'nın (tek yaşayan Çuvaşça'dır) türkçe nin ogur dil grubuna girmesi bu konuda yeterince kanıt teşkil eder. ha t'ukiular'ın türklüğü konusunda şüpheleriniz varsa, yine aynı yıllıklarda qarluqlar'dan "t'ukiular'ın bir kolu" diye bahsedilmesi yeterli bir kanıttır, hâlâ anlamamakta diretiyorsanız müsait bir yerinize kutadgu bilig,orhun abideleri,yenisey yazıtları'nın bir nüshasını enlemesine sokmak zaruri hâle gelmiş demektir