erkekleri stil sahibi gibi gösteren şeyler

entry145 galeri
    63.
  1. burada yazılanların hiçbirinin içine dahil olmadığı şeylerdir. sözlük insanları kandırma yeri değildir, olmamalıdır. 4 sayfalık entrylerde nelerden bahsedilmişse hepsini denedim olmuyor yahu.

    sırtıma attığım lacoste sweet-shirt ile sahilde dolaşırken bir elimde çocuk arabası ve içinde bahtsız yeğenim, bir elimde azgın ve bir türlü istediği eşi yıllardır bağlı olduğu arka bahçemizde bulamamış golden terier iile saatlerce gezdim de ne oldu. azgın it gitti köpeğin birine saldırdı; onu tutayım derken bebek arabası ,içinde yeğenimle birlikte, devrildi; bembeyaz pantolon artık kırışıklar içinde ve yer yer simsiyahtı, paçasından başlayıp kıç bölgesine kadar uzanan yırtıklarından bahsetmek bile istemiyorum.

    baska bir sözlükten o yıllarda aldığım direktifle tatil yöresindeki en zengin otelin lobisine gittim. bir times, ve bir viski istedim. gazete ve bir bardağın 3'te birine doldurulmuş sarı bişey verdiler. garsona sataştım o anda "bizi enayi mi zannetin lan ben türküm oğlum git şunu adam gibi doldur" diye. "abi o içkinin normali o şekilde" diye diklenmeye kalkıştı, anadolu çocuğu yer mi hemen "sen müdürünü çağır aslanım senle muhattap bile olmam ben" deyip oturdum lobideki en kral koltuğa bacak bacak üstüne atarak. sonra kendisini müdür diye tanıtan kel bir şahıs geldi ve şikayetlerimi kendisine münasip bir dille ilettim; "bak kardeş senin bu garson müsvettesi bana içkiyi az getirdi, allah bilir gelirken bardağın kenarından hüpletmiştir de. zaten az bi de içine deli gibi buz atmışlar. enayi değiliz biz, adam gibi servis yapsınlar. ondan sonra oturup ağlıyorsunuz turist niye gelmiyo diye". müdür baktı ki ben haklıyım garsonu yolladı "beyefendinin isteğini yerine getirin" diye. iki dakikaya kalmadan garson adam gibi bir bardağı doldurmuş geldi, yanında da farklı bir kadehte bir içki daha vardı. bu da müessesemizden deyip gidecek oldu. "aslanım böyle servis olmaz bak. şu ortya da bir tabak tuzlu fıstık getir" dedim. o arada ben içkiden yudumlamaya ve gazeteyi okumya başlamıştım gazeteden birşey anlamamam bir yana gelip geçen garip garip bakıyordu bana. dakikalar ilerledikçe bu garip bakışlar göz süzmelere, "çin çin!" yapıp bir göğsünü açan bayanlara kadar gitti. hatta bir tanesi beni öpmeye kalktı. tam bu sefer doğru yoldayım demeye başlamıştım ki bir den herkes çırılçıplak gezmeye başladı lobide. boy boy hatunların yanında her ebattan bol bol haydar da vardı ve ben bu işte bir gariplik olduğunu düşünmeye başladım. tam tuzlu fıstık getiren garsona soracaktım ki garsona bana bakıp birden kayboldu. birkaç isveçli ve norveçli çilli yüzlü sarışın bayan beni kollarının üstüne alarak ellerinin üstünde gezdirmeye başlamıştı ki ben en son sahnede kalabalığın üstüne atlamış bir rock yıldızı misali kendimden geçtiğimi hatırlıyorum gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım.

    bunların bir fayda getirmemesi ve bir türlü o baywatch'taki david haselhoff çekiciliğini yakalayamamam sonucu son kozumu da oynamaya karar verdim. üniversite yıllarında o dönemin parasıyla baya para verip "lan belki hatun kaldırırız bu topluluktan" diye girdiğim su altı topluluğundan aldığım dalgıçlık derslerinin meyvelerini yeme zamanı gelmişti. gidip bir dünya para bayılıp dalgıç elbisesi aldım, yanında o büyük saatlerden istedim ama vermediler eşantiyon olarak. "hacı o kadar alışveriş yaptık bi tane de şundan ver işte hesap düz olsun" dedim satıcı adam yüzüme bakıp "o saat aldığın malzemelerden daha pahalı" deyince kafamda bir şimşek çaktı belki bu saati alırsam daha etkili olur diyerek kainatın parasını bayılarak aldıklarıma o saati de ekledim. şimdi dalmak için yer seçmekteydi sıra. tatil yöresinde botlar, jetskyler, tekneler pahalı olduğundan civar kasabadaki bir balıkçıdan motorunu kiraladım ve gezmeye başladım acaba nerde turist çok diye. sonra bir koyda turist teknelerinin sıklaştığını gördüm ve o koyda dalmaya karar verdim. o koya yanaşırken aklıma o an için muhteşem gibi görünen bir fikir geldi. dalgıçların bugüne dek tek yaptıkları teknenin kenarından çocuk gibi ters takla atıp suya dalmaktı. artistlik bunun neresinde, adam gibi dalgıç tutar kayaardan ters takla atar değil mi ya. neyse bu fikr-i şahane ile motoru bir ağaca demirledim ve kayalar tırmanmaya başladım şaşkın bakışlar arasında. o şaşkın bakışları en son gördüğümde otel lobisinde olduğuım aklıma geldi ama bu sefer bakışların bana değil dalgıç tüpü ve saaate odaklandığını farkettim. doğru yoldaydım, kim tutardı beni. güzelce bir kaya seçtim kendimeve o kayadan atlayıp turistlere artistlik yapan yöre halkı ergenlerini anlayacakları bir dlle "çeğilin lan zibidiler gidin başka yerden atlayın kırmayım bacaklarınızı" diye kovaladım. ve sıra benim o artistik atlayışıma gelmişti. biraz gerilip hızımı aldıktan sonra alkışlar ve "hayır-no no stop" nidaları arasında atlayışımı geçekleştirdim. ters salvo atarak balıklama dalmaya çalıştım fakat sırtrımdaki tüpün onlarca kiloluk ağırlığı o anda tonlara dönüştü ve suya sırtüstü düştüm ve suya çarpma esnasında yüzümdeki yanma kelimlerle tarif edilmeycek derecedeydi. etraftaki cankurtaranların yardımıyla hasteneye kaldırılmışım o gün de. cebimdeki üç kuruşu da hastaneye vererek tatili el elde baş başta bitirmiştim.

    şayet bu yaptıklarımla stil sahibi olduysam ve o stile ragmen bir bağyan arkadaş yapmadıysam seveyim öyle stili. yok bu yaptıklarım stil sahibi olmak değilse 4 sayfa boyunca ne yazıyosunuz kardeşim. burdan moderasyona sesleniyorum doğrulu belli olmayan bilgiler var bu başlık altında silinsin!
    2 ...