sözlük yazarlarının itirafları

entry163148 galeri video563 ses32
    136688.
  1. bu sabah giderken, kırmızı ışık yandı. ben hep kırmızı ışığın kaç saniye sürdüğünü sayacağıma söz vermişimdir kendime. ve hep unutmuşumdur. ama bu sabah kararlı bir şekilde başlamıştım saymaya. saniyeler bir bir akarken dudaklarımda, kafamı sağdaki arabaya doğru çevirdim ve büyük bir hata yaptım. gördüğüm manzara, zihnimdeki sayıları aldı götürdü bir anda. bir arabanın içindeki adam, şarjlı tıraş makinesiyle dikiz aynasına bakarak, evinin banyosunda yapması gerekeni yapıyordu. takım elbise giyinmiş, kravat takmıştı. annem daha ben çocukken sorardı bana hep, garip bir alışkanlığımı fark ettiğinde. ''kimlere özeniyorsun bilmem ki?'' diye. o zamanlar kimlere özendiğimi hatırlamıyorum ama bu sabah, yanımdaki araçta işe gitmek üzere ütülü gömleğini giymiş ve ıslığıyla radyodaki şarkıya eşlik ederek dikiz aynasına bakıp tıraş olan adam özenmiştim. mutluydu çünkü. ve aramızda sadece benim yanımdaki koltuk ve birkaç santim mesafe vardı. tek istediğim, o mutluluktu.
    sonra korna sesleri ve araçlar hareket etti. yine unutmuştum kırmızı ışığın saniyelerini saymayı. bir zamanlar insan olduğumu da unuttuğum gibi. insan, insan olmaya geliyor dünyaya. başka bir tercihi yok. ve dolayısıyla da Hiçbir şeyi seçmeden de gömülüyor toprağa. Yerin iki metre altındayken de bin bir böceğe lunapark oluyor daha önce bin bir dudağın öptüğü bedeni.

    Eğer bundan önce bir önemi olsaydı gittiğim yerlerin, tanıştığım insanların, yaptığım uzun konuşmaların, hepsini bir bir dökerdim yazıya. Farkım kalmazdı dosto'dan, tolstoy'dan. Hiç bir farkım kalmazdı franz kafka’dan. Ağır bir dille yazılmış, büyük bir özenle anlatılmış tasvirler kaplardı sayfaları. insanların dudaklarının kalınlığından, üzerlerindeki giysinin dokumasına kadar her ayrıntıyı yazardım. Ama ben evrenin bana emrettiğini yapıyor ve sadece unutuyorum. Bütün fazlalıkları unutuyor ve bırakıyorum. önemsemiyorum. Tek önemsediğim ve yazmaya değer bulduğum şey olayların bütünlüğü, mantığı. ayrıntılar belki başka sefere.. dikkat etmiyorum şimdilik karşımdakinin gömleğinin temizliğine, rengine. yazıyorum sadece.
    bazı zamanlar odama çekilip yazı yazdığımı görüyor annem ve babam. bir defasında babam ne yazdığımı sormuştu. ben de ''unutmak için aklıma ne gelirse'' demiştim. annemin arada bir odamı temizlerken yazdıklarıma göz attığını da görmüştüm. ama cümlelerime bir anlam verebildiğini sanmıyorum. yazarak geçiyorum normalliğe. içimdeki o beni insanlıktan çıkarmaya çalışan son kırıntıları yazıya dökerek rahatlıyorum. ailemin yanına geri döndüğüm zamanlar uykusuzluğum devam etmişti. evdeki ilk geceler, yıllar önce yaptığım gibi voltalarla geçmişti. ama sonra insanlık kimliğimi yavaş yavaş alınca, annem ile babamın bana olan özlemlerini ve sevgilerini gördükçe yatakta geçirdiğim saatler arttı. aklımı kurcalayan birkaç şey kaldı artık benim de her insan gibi. onlar da çözüme kavuşabilirse 5 saatten fazla uyuyabileceğimi biliyorum. ama uyku eşittir rüya demekti aynı zamanda da. ve rüyalara ne yazık ki hakim değiliz. unutmaya çalıştığım eski yaşantımdan resimlerin beni rüyamda bekliyor olma ihtimalleri yüksekti. belki de bu yüzden uyuyamıyordum. aslında beni korkutan bunlar değildi. çünkü yaşadıklarımın hiçbirinden pişman değilim. bunları yaşayıp görmem gerekiyormuş çünkü. beni asıl korkutan, döndüğüm için pişman olma ihtimalimdi. sürekli bir mücadele vardı çünkü zihnimde. dönmüş olmamın, ailemin yanında kalmamın, ihtiyacım olan huzuru bana verip vermeyeceğinden emin olmak istiyordum. ve dönmekle en doğrusunu yaptığımı anladım zamanla. bu beni çok rahatlattı. buralardan birlikte uzaklaştığımız arkadaşım geliyor bazen aklıma. anlattığı o hikayeler, kurduğu teoriler. acaba ihanet mi ettim ona buraya dönmekle diye düşünüyordum bazı geceler, odamda yalnız otururken. ama hayır. ihanet değildi yaptığım. ben onun gibi değildim çünkü. ona tek bir hücrem bile benzemiyordu. çocukluğumuzdan beri reddederek büyüdüğümüz hayat aynı izleri bırakmamıştı üzerimizde. benim insan yanım hiçbir zaman tamamen kaybolmamıştı. ve yok olması da mümkün değildi. ben sadece bana soru sormadığı ve hiçbir hareketimi tuhaf karşılamadığı için o arkadaşımla yapmıştım yolculuğumu. ben döndüm, o dönmedi. ve bütün bunları düşünmek uykusuz bırakıyordu beni. ama artık iyiyim ben, diyordum kendime sürekli. hiçbir kurala bağlı kalmadan yaşamış yaratıktan, bütün toplumsal kanunlara uyan bireye dönüşmeye çabalıyorum. artık kalıcılığa inanmak istiyorum. değerlere, ilişkilere, insanlara. ölümlü olmayan bir dünya vardı ve ben o dünyaya dahil olmak istiyorum. ölümlü olmayan bir dünya dedim, çünkü hiçbir şeyin sonsuz, ölümsüz olmadığı, her şeyin sona ereceği düşüncesi beni vahşi biri yapmıştı. oysa sevgi, dostluk, binlerce kuşak eskitecek kadar genç hâlâ.
    eğer o gece dönmeye karar vermeseydim, dış dünyaya sadece son bir adım daha atsaydım, tamamen çıkacaktım insanlıktan. sadece insanlıktan değil, bütün dünyadan. ama buradayım şu an. önemli olan da bu.

    artık uyumalıyım. uyumalıyım ve yarına, bundan sonraki yarınlara dinç uyanmalıyım. tabii bir de yine unutmazsam, kırmızı ışığın kaç saniye sürdüğünü saymalıyım. yarın..
    31 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük