hayatımın bazı dönemlerinde depresiflikten ölüm ölüm ölmek üzereyken o berbat durumdan kurtulmak yerine daha da dibe batmayı seçip kendime fatality çekmek amacıyla günlerce eve kapanıp kitaplarını okuduğum roman yazarı. beni bile bile mutsuz etmesini sevdiğim ve istediğim nadir insanlardan biri. bu adamın dünyasına daldığım an beni haftalarca kimse uyandıramıyor. sürekli kafamda ayrı bir dünya dönüyor böyle. iyice çekilmez kıl bir adam oluyorum. bu yüzden kendisini rutin zamanlarda okumamaya çalışıyorum.
az önce bir kitaba bakarken alakasız bir raftan ilginç bir şekilde başka bir kitap böyle ince ince süzülüp yere düştü. o rafa genelde yakın zamanda okumayacağım kitapları koyarım. elime alıp baktım, üzerinde göçmüş kediler bahçesi yazıyordu. kaşlarım çatılıp moralim yeterince bozulduktan sonra kendisini yavaşça ait olduğu yere, yani gece'nin yanına koydum. ardından şöyle dedim kendime: "dur, henüz değil".